MAHKEMESİ : MENDERES ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/11/2006NUMARASI : 2006/261-886Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tescil harici yerin davalı tarafından muhtesatlar yapılarak işgal edildiğini ileri sürerek el atmanın önlenmesi, yıkım ve dava konusu yerin tescili isteklerinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tescil harici yere haksız olarak el attığı gerekçesiyle davanın kabulü ile el atmanın önlenmesine, muhtesatların yıkımına, taşınmazların Hazine adına tesciline karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... Şentürk'ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve tescil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.'nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 381. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde HUMK.'nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ve aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HUMK.'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.Kısa kararda olmadığı halde gerekçeli kararda dava konusu taşınmazın "... en son parsel numarası verilmek suretiyle hazine adına tapuya kayıt ve tesciline..." denilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişkiye düşülmüştür.Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün 10.04.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 Sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.09.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.