MAHKEMESİ : OSMANİYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/03/2014NUMARASI : 2014/60-2014/174Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi . .. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava; tapu iptal ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkindir. Davacılar, mirasbırakan dedeleri A.. Y..'ın 58 ada 10 parseldeki taşınmazlarını davalı kızına satış göstermek suretiyle devrettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir. Davalı, Almanyada çalıştığını, alım gücünün bulunduğunu, çevreye borçlanan mirasbırakanın borcunu ödemek amacıyla taşınmazı sattığını, hatta ölümünden sonra kalan borçlarını kendisinin ödediğini belirterek davanın reddini savunmuş, aşamalarda ise; muris hakkında icra takibi yapılması sebebi ile takibe konu borcu ödemesine karşılık mirasbırakanın dava konusu taşınmazdaki payını devrettiğini bildirmiştir. Davanın kabulüne dair verilen karar, Dairece; ''... Kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılmasının doğru olmadığı '' gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak; 58 ada 10 parseldeki 1 nolu bağımsız bölümdeki payın davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, 3 nolu bağımsız bölümün ise mirasbırakanla ilgisinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK 33. (1086 sayılı HUMK 76.) maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak hakime aittir. Dava dilekçesi içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır. Esasen bozma ilamında da davanın muris muvazaası hukusal nedenine dayalı açıldığı belirtilmiştir. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. ./..Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; mahkemece, eldeki davada hukuki nitelendirme ''Muris muvazası'' olarak doğru şekilde tespit edilmiş ise de, gerekçe de; ''... Bu suretle murisin mallarını korumak amacı ile davaya konu 58 ada 10 parseldeki 1 nolu bağımsız bölümdeki payını davalıya devrettiği'' denilmek suretiyle taraf muvazaası hukuksal nedeninden dava açılmış gibi gerekçe oluşturulmak suretiyle sonuca gidilmiştir.Hâl böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda toplanan deliller değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmeye uygun düşmeyecek kendi içinde çelişkili gerekçe oluşturulmak suretiyle sonuca gidilmiş olması doğru değildir. Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.