Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8683 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5279 - Esas Yıl 2013





Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan H..'in 19.04.2002 tarihinde öldüğü, geriye davacı kız çocukları ile dava dışı oğlu i.bıraktığı, dava konusu taşınmazların geldisini oluşturan 431 ada 6 parseldeki ½ payının tamamını, 27.03.1995 tarihinde dava dışı oğlu i.'e sattığı, i.'in de imar uygulamasıyla 3966 ada 3,5,6 ve 8 ile 431 ada 6 parsel (artık parsel) olan bu taşınmazlardaki payını 13.08.1999 tarihinde eşinin kardeşinin eşi olan davalı a.satış suretiyle devrettiği, 431 ada 6 parselin(artık parsel) 2007 yılında imar uygulaması gördüğü 3608 ada 5,7, ve 8 parsellerin oluştuğu, bu suretle dava konusu taşınmazlarda ½ pay sahibi olan davalının rızai taksim sözleşmesi ile 3966 ada 6 parsel dışındaki tüm taşınmazlarda tam malik olduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 237 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; dava dışı i.'in miras bırakanın tek erkek çocuğu olduğu, eşi ve çocuklarıyla birlikte babası miras bırakanın yanında kaldığı,alım gücünün bulunmadığı, miras bırakanın satım ihtiyacının olmadığı dosya kapsamı ve tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. O halde, ilk satış işleminin muvazaalı olduğu hususu kuşkusuzdur.Kayıt maliki davalı A..in durumuna gelince; davalı A.in, miras bırakanın oğlu i.'in eşinin kardeşinin eşi olması nedeniyle ilk temlik işleminin muvazaalı olduğunu bildiği veya bilecek durumda olduğundan iyiniyetli olduğunun söylenemeyeceği ve TMK'nın 1023.maddesinin koruyuculuğundan da yaralanamayacağı açıktır.Hal böyle olunca, davalı adına kayıtlı olup, miras bırakandan dava dışı i. aracılığı ile edinilen paylar bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.