Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8666 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20573 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : SERİK 1. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/06/2012NUMARASI : 2011/625-2012/579 Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu tarla niteliğindeki 3307 parsel sayılı taşınmaza davacı ve davalının mirasbırakanları ile dava dışı kişilerin paylı mülkiyet üzere malik oldukları, taşınmaz üzerinde tarafların ev ve bahçe olarak kullandıkları alanların bulunduğu, mahkemece yapılan keşifte, dava konusu edilen ve davalı tarafından yol olduğu iddia edilen 48 m2'lik bölümün kadastro paftasında yol olmayıp, davacı tarafından zeytin fidanları dikilmek suretiyle bahçe olarak kullanıldığının belirlendiği, davalının 3091 sayılı Yasa uyarınca Kaymakamlığa başvurarak 17.5.2011 tarih, 18 sayılı kararı aldığı anlaşılmaktadır. Davacı, paydaşı olduğu 3307 parsel sayılı taşınmazın kendi kullanımında olan kısmına diktiği zeytin fidanlarının davalı tarafından sökülüp atıldığını, davalının bu kısmı yol olarak kullandığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yolun kapatılması isteği ile eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; mahkemece, hükme yeterli bir araştırma yapılmış değildir. Hal böyle olunca, yerinde yeniden keşif yapılarak tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçimi oluşup oluşmadığının yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırılması, fiili kullanma biçimi oluşmuş ise çekişmeli bölümün kimin kullanımına bırakıldığının, yol olarak bırakılıp bırakılmadığının açıklığa kavuşturulması, fiili kullanma biçimi oluşmamış ise tarafların çekişmesiz olarak kullandıkları bölümlerin bulunması sebebiyle davanın reddedilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.