Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8664 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 22042 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KOYULHİSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/03/2013NUMARASI : 2009/13-2013/148Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu tarla niteliğindeki 146 ada 5 parsel sayılı taşınmazda davacıların elbirliği halinde malik oldukları, 1.10.2007 tarihinde Koyulhisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/12 D.iş sayılı dosyası üzerinden verilen acele elkoyma kararı ile taşınmazın 3.802,69 m2'lik bölümünün kamulaştırıldığı, davacıların, kamulaştırılan alanlar dışında kalan bölümlerin de 2005 yılından bu yana patlayıcı deposu yapmak, hafriyat dökmek, kazı yapmak, tel örgü ile çevirmek suretiyle davalı tarafından kullanıldığını ileri sürerek eldeki davayı açtıkları, yargılama sırasında yapılan keşif sonrası, fen bilirkişilerince düzenlenen krokiye göre taşınmazın A, B ve C harfleri ile gösterilen kısımlarına davalı tarafından müdahale edildiğinin saptandığı anlaşılmaktadır.Her ne kadar mahkemece tazminat isteğinin reddine şeklinde bir hüküm kurulmuş ise de, davacının dava dilekçesinin 3. paragrafında ''..tespit dosyasında inşaat bilirkişisi tarafından tespit edilen zararlara yönelik tazminat davası hakkı başta olmak üzere, başkaca ve fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile, şimdilik 15.000,-TL ecrimisil bedelinin..'' ibaresine yer verilerek sadece ecrimisil isteğinde bulunulduğu, 13.5.2011 tarihli oturumda davacı vekili tarafından ''Dava konusunun dava dilekçesinde belirtmiş olduğumuz 15.000,00 TL bedelin 3.000,00 TL sinin ecrimisil, 12.000,00 TL sinin de tazminat olarak talep ediyoruz dava dilekçemizi ve talebimizi bu şekilde düzeltiyoruz.'' şeklinde açıklamada bulunulmuş ise de bu açıklamanın davanın ecrimisil davası olma niteliğini değiştirmeyeceği açıktır. Öte yandan, bilindiği, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK'nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar. Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK'nın 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir. Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir. Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.Somut olaya gelince; bilirkişi raporunun hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Ayrıca, mahkemece çekişme konusu taşınmazın, davacı İsmail tarafından 18.9.2005 tarihli belge ile davalıya kiraya verildiğinden bahisle, kira geliri üzerinden yapılan hesaplama hükme esas alınmış ise de, 27.11.1946 gün 28/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve Türk Medeni Kanunu'nun 702/2 maddesi uyarınca elbirliği mülkiyetine tabi bir taşınmazda paydaşlardan biri tarafından yapılan kira sözleşmesinin geçerli olmayacağı, diğer paydaşları bağlamayacağı da açıktır.Hal böyle olunca, davacının tazminat isteğinin olmadığı, isteğin sadece ecrimisile ilişkin olduğu ve dava konusu taşınmazın tarım arazisi niteliğinde olduğu gözetilmek suretiyle yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma ve inceleme yapılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporu ile yetinilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 28.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.