Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8661 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6948 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : TEKİRDAĞ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/11/2012NUMARASI : 2011/25-2012/489Daraflar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bedel isteğine ilişkindir.Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar 4. Hukuk Dairesince, davalının delil listesinde bildirdiği tüm kanıtlar toplanarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde mahkemece, muvazaa iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Mirasbırakan S. U. 9.1.2007 tarihinde öldüğü, geriye dava dışı S. Y. H. U. ve davacı S. mirasçı olarak bıraktığı, mirasbırakan Sakiye'nin 1354 ada 507 parseldeki, A1 Blok 1 ve 2 numaralı bağımsız bölümleri damadı olan davalı Halil'e 8.11.2005 tarihinde toplam 41.000,00-TL bedelle satış yoluyla devrettiği, dava konusu 1 numaralı bağımsız bölümün 1.5.2006 tarihinde davalı tarafından dava dışı Y.K., 2 numaralı bağımsız bölümün ise 20.6.2006 tarihinde dava dışı E. T. temlik edildiği kayden sabittir.Davacı, söz konusu devir işlemlerinin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak gerçekleştirildiği iddiasıyla eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706, Türk Borçlar Kanunun 237 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; tüm dosya kapsamından ve özellikle davanın kabulü halinde mirasçı sıfatıyla hak sahibi olabilecek davacı tanığı Hasan Utkun'un beyanından, mirasbırakanın dava konusu taşınmazları satmak istediği, mirasçılarını çağırarak alıp almayacaklarını sorduğu, aidatları ödemekte zorluk çektiğinden kızı Sevil'in eşi olan davalıya satış suretiyle temlik ettiği, davalının da dükkan niteliğindeki taşınmazlarda tadilat yaptırarak daire haline getirdiği ve üçüncü kişilere devrettiği, mirasbırakanın, maliki olduğu bir taşınmazı kullanan torunu V. U. kira bedeli aldığı, dava dışı kişilere sattığı başka taşınmazlarının da bulunduğu, aynı binadaki bazı bağımsız bölümler ile 727 ada 332 sayılı parselin mirasçılar arasında taksim edildiği, mirasbırakanın davacıdan mal kaçırmasını gerektirecek bir sebebin ortaya konulamadığı saptanmış olup, HMK'nun 190, TMK'nun 6. maddeleri uyarınca davacının muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı, bir başka ifade ile temlikin gerçek satış olduğu sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne. Hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.