MAHKEMESİ : MARMARİS 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/09/2013NUMARASI : 2010/483-2013/515Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, müstakilen ecrimisil isteğine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının, ortak mirasbırakan M. A.intikal eden çekişme konusu 192 ada 103 parsel sayılı taşınmaz, 46 M 4114 plakalı araç ve lokantada bulunan menkullere ilişkin ecrimisil talebinde bulunduğu, 26/06/2013 tarihli celsede menkul mallara ilişkin talebini atiye terk ettiği, mahkemece verilen kısa kararda davanın 12.577,35-TL yönünden kabulüne, fazlaya ilişkin kısmın reddine karar verildiği, gerekçeli kararda ise ayrıca menkul mallara ilişkin talebinin açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)'nun 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu aynı yasanın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada HMK'nun 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur.Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa kararda davanın kısmen kabulü ile açıkça fazlaya ilişkin kısmın reddine karar verildiği halde gerekçeli kararda menkul mallara ilişkin davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Davalı tarafın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.