Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8642 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6942 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/04/2013NUMARASI : 2012/643-2013/167Taraflar arasında görülen tespit davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, ecrimisil talep edilemeyeceği ve fuzuli şagil olmadığının tespiti ile muarazanın giderilmesi isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu arsa vasıflı 53533 ada 1 parselin 665/54328 payının davacı, 633/54328 payının ise Hazine adına kayıtlı olduğu, davalı Ankara Valiliği tarafından davacıya gönderilen 08.03.2010 tarihli ihbarnamede, Hazine'nin paydaş olduğu çekişme konusu taşınmazın 64.08m2'lik kısmının hurda deposu olarak işgal edilmesi nedeniyle 17/07/2007-01/03/2010 tarihleri arasındaki dönem için 1.031.00-TL ecrimisil talep edildiği, davacının itirazı üzerine gönderilen 29/03/2010 tarihli ihbarnamede bir yanlışlık bulunmadığının bildirildiği, davacının, İmar Kanununun 18.maddesi gereğince muhtesat bedeli tarafına ödeninceye kadar dava konusu yerden faydalanma hakkı bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil istiyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz. Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)Somut olayda, taşınmazın tümü yönünden fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığının şayet oluşmuşsa davacının taşınmazda çekişmesiz olarak kullandığı bir yer olup olmadığının belirlenmeksizin sonuca gidilmiş olması isabetsizdir.Öte yandan, anılan bilirkişi raporlarına göre davacıya ait konteynır tipi yapıların hem imar öncesi davacıya ait 1054 parsel hem de çekişme konusu 43533 ada 1 parsel sınırları dışında kaldığı bu nedenle İmar Kanununun 18. maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığı açıktır.Hal böyle olunca, taşınmazın tümü yönünden fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığının şayet oluşmamışsa davalının taşınmazda çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanabileceği bir yer olup olmadığının belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Tarafların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.