MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleşen davaların kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Asıl ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu kaydının iptali ve tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, işlemlerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden mirasbırakan...'ın dava konusu 52 parça taşınmazı aslında bağış olmasına karşın satış göstererek davalı oğluna temlik ettiği, mirasbırakanın satma ihtiyacını gösteren makul bir neden bulunmadığı halde malvarlığını elden çıkardığı, kız çocuklarına herhangi bir temlikte bulunmadığı, kadastro tespitleri sırasında yanlışlık yapıldığını iddia eden davalının, tespitlere itiraz etmediği gibi resmi akitlerde de bu yönde bir beyanı bulunmadığı anlaşıldığından işlemlerin muvazaalı olduğu saptanarak asıl davada pay oranında iptal ve tescile karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı tarafın asıl davaya yönelik temyiz itirazları yerinde değildir, reddine, Davalının birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince; bilindiği üzere 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)'nun 26. maddesinde; hakimin tarafların talep sonuçları ile bağlı olduğu, ondan fazlasına karar veremeyeceği hüküm altına alınmıştır.Somut olayda, birleşen davanın davacısı .... dava dilekçesinin açıklamalar kısmında 39 parça netice ve talep kısmında ise 34 parça taşınmaz yönünden pay oranında iptal, tescil olmadığı taktirde tenkis isteminde bulunulduğu, buna karşın mahkemece, asıl davaya konu edilen 52 parça taşınmazın tamamı hakkında birleşen dava yönünden de iptal ve tescil kararı verildiği anlaşılmaktadır.Oysaki birleşen davanın davacısı ...'in asıl davada davacı sıfatı bulunmamaktadır.Bu durumda, birleşen davanın hangi taşınmazlara yönelik açıldığı tam olarak ortaya konulmadan sonuca gidilmesi doğru olmadığı gibi talep aşılmak suretiyle dava konusu edilmeyen taşınmazlar hakkında da davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetli değildir.Öte yandan; asıl ve birleşen dava birbirinden bagımsız nitelikte olduğundan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin ayrı ayrı degerlendirilmesi gerekeceginden ...'in asıl davada davacı sıfatının bulunmamasıda gözetilerek asıl ve birleşen davalar yönünden ayrı maddeler halinde hüküm oluşturulması gerekmektedir.Hal böyle olunca, öncelikle birleşen dava dilekçesinin içerik ve talep kısımları dikkate alınarak hangi taşınmazların dava konusu edildiğinin tereddüte mahal bırakmayacak şekilde davacı tarafa açıklattırılması, ondan sonra HMK'nun 26. maddesi de dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.Davalı tarafaın birleşen davaya yönelik temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.