Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8448 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 6908 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : İZMİR 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 12/03/2007NUMARASI : 2006/451-67Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, davalı aleyhine açılan tapu iptal, tescil davasının (İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/342 Esas-364 Karar sayılı ilamı) kabul edilerek kesinleştiğini, hükme esas alınan krokinin ..nolu kırık noktasının ..parsel içinde kaldığından, kararın infaz edilemediğinin bildirildiğini, tavzih isteğinde bulunduklarını, ancak anılan hususla ilgili bir karar verilmediğini, sadece maddi hatanın düzeltildiğini, bu nedenle kesinleşmiş kararın infaz edilemediğini ileri sürerek, Hazine adına tescile karar verilen yerin " ..parselle mükerrerlik oluşturmayacak şekilde yeniden keşfen düzenlenecek rapor ve kroki tanzimi ile tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı, kesinleşmiş kararın infaz edilememesine sebebiyet vermediklerini bildirip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 18/1.maddesi hükmü uyarınca açılan dava sonucu elde edilen tescil hükmünün eki tescil krokisinin, infaza elverişli hale getirilmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki; maddi anlamda kesin hüküm, yargısal (kazai) kararlara tanınan yasal gerçeklik (hakikat) vasfıdır.Bu vasıf yargısal (kazai) kararların gerçeğe (hakikata) uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar.Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıylada kabul edilmiştir.Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur.Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir.Bu itibarla, tarafları,mevzuu ve sebebi aynı olan Devletin iştiraki, hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan g eçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüylede kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadırHukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237.maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden (resen) gözönünde tutulur.Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar.Somut olaya gelince, davacı Hazinenin 3402 Sayılı Yasanın 18/1. maddesi hükmü uyarınca 1964-1965 yılında "cebel-taşlık" niteliğiyle tespit dışı bırakılan yerin adına tesciline dair hasımsız olarak açtığı ve Kaynaklar Belediyesinin dahil olduğu dava sonunda İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesinin 4.10.2005 tarih, 2004/342 Esas ve 2005/364 Karar sayılı temyiz edilmeksizin kesinleşen davanın kabulü yönündeki hükmü ile 23.11.2004 tarihli krokide "A" harfiyle gösterilen 1535,58 m2 yüzölçümündeki yerin, Hazine adına tesciline karar verildiği, nevar ki, kararın infazı aşamasında bu davada taraf sıfatıyla yer almayan ve mülkiyeti il özel idaresine ait ..parsel sayılı taşınmazın dava konusu edilmediği halde, 9,29 m2 lik bölümünün de tescil haritası ve hükmü kapsamına alındığı, kararın bu şekilde infazı halinde bu bölüm bakımından çifte tapu oluşacağı, bu sebeple de kararın hukuken infazına olanak bulunmadığının Tapu Sicil Müdürlüğü'nce davacı Hazineye bildirilmesi üzerine, eldeki davanın açılarak 9,29 m2 lik bölümün tescil ilamı ve krokisi kapsamından çıkartılarak kararın infazının mümkün hale (lazım'ül icra) getirilmesinin istenildiği anlaşılmaktadır.Gerçekten de, tapu sicillerinin tutulması kamu düzeniyle ilgili olup; hakimin doğru sicil oluşturacak şekilde karar vermesi zorunludur. Esasen tapulu yerin 3402 Sayılı Yasanın 18/1.maddesi hükmü kapsamında tescile konu olmayacağı da tartışmasızdır. Kaldı ki, tescile esas davada, bahse konu yerle ilgili olarak bir dava da yoktur. O halde, dava konusu edilmeyen bir yerin, önceki davada hüküm kapsamına alınmasına hükuken değer verilemeyeceği gibi; alınsa dahi bu bölümle ilgili hükmün yok hükmünde olacağı kuşkusuzdur. Bir başka ifade ile, kesin hükmün konusunu teşkil etmeyeceği açık olduğu gibi, somut olayda sebep birliğinin bulunmadığı da sabittir.Neticeten, yukarıda değinilen kesin hükümle ilgili ilkeler, somut olayla birlikte değerlendirildiğinde, eldeki dava bakımından kesin hükmün varlığından (HUMK. 237. md.) söz edilemez.Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda ileri sürülen taraf delillerinin toplanması, davadaki istek de gözetilerek işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken, kesin hükmün varlığından bahisle yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi, doğru değildir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.9.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.