Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 840 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 13264 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : EDİRNE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/05/2009NUMARASI : 2009/27-2009/185Taraflar arasında görülen davada;Davacı, çekişmeli 2397 parsel sayılı taşınmazın maliki 14 parsel sayılı taşınmazda da 2/3 pay sahibi olduğunu, taşınmazların tamamının davalı tarafından haksız olarak kullanıldığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının taşınmazları babası Y.adına sürüp ektiği, bizzat tasarruf etmesinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . ..... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı, taşınmazların tamamının davalı tarafından kullanıldığını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek baş??na ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; davacının çekişme konusu 14 parsel sayılı taşınmazda davalının babası Y.'la birlikte paydaşı oldukları, paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesinin bulunmadığı ayrıca fiili kullanma biçiminin de oluşmadığı, ancak davalının taşınmazı, babası Y.'a teban kullandığı ve Yakup'un sağ olduğu anlaşılmaktadır.İİK.' nun 276/son maddesi hükmü gözetildiğinde davalının taşınmazı kullanmasının haksızlığından sözedilemez.Öyle ise, 14 parsel sayılı taşınmazda davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleştiği anlaşıldığına göre, anılan parsel yönünden davacının hissesine vaki elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.Diğer yandan, çekişme konusu 2397 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise, taşınmazın tamamının kayden davacıya ait olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın taşınmazın tamamını kullandığı belirlendiğine göre, anılan taşınmaz yönünden mutlak suretle elatmanın önlenmesi ve ecrimisile hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddedilmesi doğru değildir.O halde, davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 1.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.