Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8370 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 3804 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ: ANKARA 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 07/11/2012NUMARASI: 2011/503-2012/441Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davalı A..yönünden elatma ve yıkım isteğinin kabulüne, diğer davalılar yönünden davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı A..B.l ile katılma yoluyla davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi, yıkım ve taşınmazın teslimi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davalı A. yönünden elatma ve yıkım isteğinin kabulüne, belirlenen enkaz bedelinin davacılardan alınarak davalı A.'a verilmesine, diğer davalılar yönünden davacıların davalarından vazgeçmeleri sebebi ile reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle, davacıların paydaşı olduğu 8 nolu imar parseline davalı A.'ın haklı ve geçerli bir nedeni olmadan haksız yere yapılanmak sureti ile müdahale ettiği belirlenmek, öte yandan diğer davalılar yönünden davacıların davalarından vazgeçtikleri gözetilmek sureti ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları ile davalı A. Birsel'in tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacılar vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince;Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus Medeni Kanunun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince; davalı A.'ın çekişme konusu imar parselinde ve geldisi olan kadastral parselde kayıttan, mülkiyetten veya kişisel haktan kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı sabittir. Bu durumda 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesine göre anılan davalının bu düzenlemeden kaynaklanan herhangi bir bedel istemesine de olanak yoktur. Öte yandan; davalı A. temyiz aşamasında çekişme konusu yeri imardan önce haricen satın aldığı, ancak belgesinin bulunmadığı savunmasını getirmiş ise de; davalının bu iddiasını ispat edemediği, öte yandan tapulu yerlerin haricen satışı geçerli olmadığı gibi, böyle bir sözleşmenin mevut olması halinde de davacıları bağlamayacağı, davalının varsa kişisel hakkını kendi bayiine yöneltmesi gerekeceği de tartışmasızdır. Hal böyle olunca, mutlak olarak elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerekirken, belirlenen 1.950,30.-TL'nin davacılardan alınarak davalı A. B.e enkaz bedeli olarak ödenmesine karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, yargılama sırasında keşfen belirlenen değer üzerinden tamamlama harcı yatırıldığına göre, elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değerinin elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 Sayılı İçtiharı Birleştirme Kararı) ibaret olduğu gözetilerek davalı A.'ın elattığı kısmın arsa değeri ile yıkımına karar verilen yapı değerinin toplamı üzerinden davacı taraf yararına vekalet ücreti takdir edilecek yerde, yanılgılı değerlendirme ile yalnızca davalı A.'ın elattığı arsa bedeli üzerinden eksik vekalet ücretine hükmedilmiş olması da doğru değildir. Katılma yolu ile hükmü temyiz eden davacılar vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.