MAHKEMESİ : İSTANBUL 20. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/06/2013NUMARASI : 2011/287-2013/249 Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.04.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı R.. K.. ve vekili Avukat M.C. ile temyiz edilen davalı E.. K.. vekili Avukat F.Di. davalı F.. D..lı vekili Avukat S..T., ihbar olunan Akbank T. A.Ş. vekili Avukat Sevda Baydın geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR- Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davacı ile davalı E. E. Karahan arasında sözlü olarak yapılmış inanç sözleşmesi bulunmakta ise de; davalıların birlikte hareket ettiklerinin kanıtlanamadığı, davalı F.. D..lı'nın sicil kaydına güvenerek taşınmazı satın aldığı, ayrıca dava konusu taşınmazın satılmış olması nedeniyle davacının başka bir mahkemede davalı E.. K.. aleyhine açtığı alacak davasından ıslah tarihinden önce feragat ettiği, bu nedenle artık alacak isteğinde bulunamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delilerden; 1518 parsel sayılı taşınmazdaki 4 numaralı bağımsız bölümün davacı adına kayıtlı iken 03.03.2010 tarihinde 180.000,00 TL bedelle ve Denizbank A.Ş lehine 720.000 TL bedel üzerinden ipotek tesis edilmek suretiyle davalı Esma'ya satış suretiyle temlik edildiği, davalı Esma'nın Denizbank A. Ş.den ilk ödeme tarihi 09.04.2010, son ödemesi tarihi ise 09.03.2020 olan 360.000,00 TL tutarında mortgage kredisi aldığı, 15.03.2011 tarihli kredi taksitinin ödenmemesi nedeniyle bankanın davalıya ihtar çektiği, davalının da 23.03.2011 tarihli dilekçe ile bankaya başvurarak, taşınmazın satılarak borcun ödenmesi için hesap kat talebinde bulunduğu, bu arada aynı bankanın 7.573,49 TL kat öncesi alacağın tahsili için davalı aleyhine 04.02.2011 tarihinde icra takibi başlattığı, evin bulunduğu site yönetimi tarafından da 21.12.2010 tarihinde 4.247,40 TL aidat alacağının tahsili için yine davalı Esma aleyhine icra takibi başlatıldığı,davalı Esma'nın davacıdan aldığı bağımsız bölümü ipotek alacaklısı Denizbank A.Ş.nin anlaşmalı emlak ofisi tarafından yönlendirilen diğer davalı F.. D..lı'ya 25.03.2011 tarihinde satış suretiyle devrettiği, davalı Feriha adına işlemi vekilinin yaptığı ve taşınmazın halen bu davalı adına kayıtlı olduğu, davalı Feriha'nın satış bedelini ödediğine ilişkin 25.03.2011 tarihli 40.500,00 TL ve 396.022,00 TL bedelli iki ayrı banka dekontu sunduğu, yine davalı Feriha'nın 07.04.2011 tarihinde evi boşaltması için davacıya ihtar çektiği, 3091 sayılı yasaya göre 31.05.2011 tarihinde kaymakamlığa şikayette bulunduğu, 21.06.2011 tarihinde elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğiyle dava açtığı, 18.05.2011 tarihinde ise suç duyurusunda bulunduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, emlak ofisi tarafından düzenlenen sözleşmeye ve davalıların savunmasına göre, taşınmazın davalı Esma tarafından diğer davalıya 450.000,00 TL bedelle satıldığı, mahkemece yapılan keşif sonucunda ise çekişmeli yerin davalı Feriha'ya satıldığı tarihteki değerinin 700.000,00 TL olarak saptandığı, davacının eldeki davayı açmadan önce 25.05.2011 tarihinde davalı Esma K.hakkında İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde ayrı bir dava açarak, her ne kadar kredi borcu kapatılmış ise de; taşınmazın değerinin çok daha yüksek olduğunu ve satış bedeli ile kredi borcu arasındaki tutarın kendisine ödenmesi gerektiğini ileri sürerek ( şimdilik kaydıyla) 10.000 TL alacak isteğinde bulunduğu, ancak 14.05.2012 tarihli dilekçesi ile davalı aleyhine açtığı ve başka mahkemelerde devam etmekte olan davalara konu hakları ile henüz davalara konu yapmadığı hakları saklı kalmak kaydıyla davasından feragat ettiği, mahkemece de feragat nedeni ile davanın reddine karar verildiği, eldeki bu davayı ise 07.07.2011 tarihinde açtığı anlaşılmaktadır. Davacı, davalının bankadan çektiği kredi ile bir kısım borçlarının ödendiğini, bu nedenle teminat olmak üzere kayden maliki olduğu 1518 parsel sayılı taşınmazdaki 4 numaralı bağımsız bölümü tapuda satış göstermek suretiyle davalı Esma'ya temlik ettiğini, kredi borcunun ödenmesi halinde taşınmazın geri verileceğine ilişkin olarak yazılı sözleşme yapıldığını, ancak davalının 1-2 kredi taksitinin ödenmemesini bahane ederek taşınmazı diğer davalı F.. D..lı'ya sattığını, esasında taşınmazın çok değerli olup davalıların birlikte hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteği ile eldeki davayı açmış; 25.06.2012 tarihli ıslah dilekçesinde ise; yanlar arasındaki inançlı işlemin davalı Esma tarafından kabul edildiğini belirterek, 453.135.00.TL tutarın kendisi tarafından mahkeme veznesine depo edilmesi kaydıyla tapunun iptaliyle adına tesciline, yine mevcut ipotek borcunun davalı F.. D..lı'ya mahkeme veznesine depo ettirmek suretiyle taşınmaz üzerindeki ipoteğin terkinine, bunlar olmadığı takdirde ise tazminata karar verilmesini istemiştir. Davalı E.. K..; davacının borçlarının ödenmesi için kendisi adına Denizbank A.,Ş'den 360.000,00 TL tutarında ve 10 yıl vadeli kredi alınıp borçların ödendiğini, çekilen kredinin gayrimenkul üzerindeki hacizlerin tamamının kaldırılmasına kâfi gelmemesi üzerine İng.Bank A.Ş'den de 20.000,00 TL tutarında ikinci bir kredi daha kullandığını, kredi borçlarının davacı tarafından ödenmesi halinde taşınmazın geri verileceğinin kararlaştırıldığını, ancak davacının bir kısım kredi taksitlerini ödemediğini, oturmaya devam ettiği taşınmazın aidat borçlarını da ödemediğini, bu nedenle hem site yönetiminin hem de kredi kullandığı bankanın icra takiplerine maruz kaldığını,bunun üzerine bankanın uygun bulduğu alıcıya çekişmeli taşınmazın 450.000,00 TL bedelle satılarak davacıya ait tüm borçların ödendiğini belirterek, davanın reddini savunmuş, diğer davalı F.. D..lı da, Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 1023. maddesi gereğince sicil kaydına güvenerek taşınmazı satın aldığını, iyiniyetli olduğunu, davalı Esma ile davacı arasındaki hukuki ilişkiyi bilmediğini belirterek, davanın reddini istemiştir. Hemen belirtmek gerekir ki; tarafların da kabulünde olduğu üzere, davacı ile davalı Esma arasındaki hukuki ilişkinin inanç sözleşmesinden kaynaklandığı tartışmasızdır. Ancak, kayıt maliki (alıcı) F.. D..lı'nın iyiniyetli olduğu, davacı ile davalı Esma arasındaki inanç ilişkisini bildiği ya da bilmesi gerektiği hususunun kanıtlanamadığı, sicildeki kayda güvenerek iktisapta bulunduğundan TMK'nin 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı belirlenmek ve benimsenmek suretiyle davacının tapu iptali ve tescil isteği ile davalı Feriha hakkındaki tazminat isteğinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacı tarafın bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; yukarıda da açıklandığı gibi davacı; 25.06.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile taşınmazın gerçek değeri ile satış bedeli arasında fark bulunduğundan bahisle aradaki farkın tahsili isteğinde bulunmuştur. Bilindiği üzere, feragat, davacının talep sonucundan vazgeçmesini ifade eden ve kesin hüküm gibi sonuç doğuran bir taraf işlemidir. Ne var ki, davacı alacak istekli önceki davasından feragat ederken, 14.05.2012 tarihli dilekçesinde başka mahkemelerde açtığı davalardaki haklarını saklı tutmuştur. Belirtilen tarihte eldeki davanın derdest olduğu açıktır. Bu durumda, tazminat hakkının özünden feragat edildiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Davacı, hakkın özünden feragat etmemiştir. O hâlde, davacının tazminat isteğinden daha önceki davada feragat ettiği gerekçesi ile alacak talebinin reddi doğru değildir. Mahkemece, taraf delillerinin işin esası bakımından değerlendirilmesi ve tazminat isteği bakımından esas yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 22.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.