MAHKEMESİ: KARŞIYAKA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 30/11/2011NUMARASI: 2010/506-2011/513Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Toplanan deliller ve dosya içeriğinden miras bırakan S.'in 17.09.2010 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak davacılar ile davalıların kaldığı, davacı S.'nın murisin dördüncü eşi, L.'in ise S.'dan olma çocuğu, davalıların ise önceki evliliklerinden olma çocukları oldukları, çekişme konusu taşınmaz dava dışı L. adına kayıtlı iken 27.11.1985 tarihinde satış yoluyla ½ payın muris ½ payın ise davalı K.tarafından edinildiği, murise ait ½ payın intifa hakkı muris üzerinde bırakılarak 14.12.1989 tarihinde 2.500.000.-TL bedel karşılığında davalı K.'e temlik edildiği, anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan miras bırakanın muvazaalı temlikinden sonra evlat edindiği veyahut evlendiği kişinin ya da ana rahmine düşen çocuğun muris muvazaasına dayanarak tapulu taşınmazlar hakkında açtığı iptal tescil davalarında 01.04.1974 gün ve ½ sayılı İçtihatları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulacağı, buna bağlı olarak da dava açılabileceği kabul edilmektedir. Çünkü buradaki önemli husus, dava açan kişinin kendisinden değil, terekeden mal kaçırmak amacıyla temlik yapıldığını kanıtlamaktan ibarettir.Somut olaya gelince, her ne kadar dava dilekçesinde çekişmeli taşınmazın tümü yönünden istekte bulunulmuş ise de; davacı vekili 26.10.2011 tarihli oturumda taşınmazın ½ payı bakımından istekte bulunduklarını belirtmiş olup, esasen murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla topu sicilinde yarar sağlamak istediği kişi adına tescil ettirmesi işlemi gizli bağış niteliğinde olup, bu tür temliklerde 01.04.1974 gün ve ½ sayılı İçtihatları Birleştirme Kararının uygulama yeri de bulunmamaktadır. Somut olayda taraf delilleri ve yukarıda açıklanan ilkeler bir arada değerlendirildiğinde davalıya yapılan temlikin muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davacılar vekilinin 26.10.2011 tarihli oturumdaki beyanı da dikkate alınarak taşınmazın ½ payı bakımından iptal ve tescil isteğinin kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde taşınmazın tümü üzerinden davanın kabulü doğru olmadığı gibi, davadaki istek terekeye iade olup, mirasçı L.a bu istek nedeniyle davada taraf gösterildiğinden yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerekirken diğer davalıyla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuş olması da isabetli değildir.Kabule göre de; tapu iptal edilerek miras bırakan S.in mirasçıları adına payları oranında tescile karar verilmesi gerekirken, infaz sırasında kuşkuya yol açacak şekilde terekeye iade şeklinde hüküm tesisi doğru değildir.Davalıların, temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle doğrudur. Kabulüyle hükmün bu nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.