Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 182 ada 7 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, davalının binasının yapılan imar uygulaması sonucu taşınmazına tecavüzlü hale geldiğini ileri sürüp elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil istemiştir.Davalı, kanundan doğan hapis hakkı bulunduğunu, binanın yıkımının bedeli ödenmesi şartıyla mümkün olduğunu, yıkımın fahiş zarar doğuracağından bedeli karşılığında yerin adına tescili gerektiğini bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacının kesin süreye rağmen binanın bedelini yatır-madığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 7 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması ile oluştuğu, davalı yapısının ise bu uygulama ile tecavüzlü hale geldiği görülmektedir. Bu durumda 3194 sayılı Yasa'nın 18. maddesi gözetilmek suretiyle hüküm kurulması gerekeceğinde kuşku yoktur. Nitekim mahkemece de bu husus dikkate alınmıştır.Ancak, yargılamanın devamı sırasında davacı çekişmeli taşınmazı satarak taşınmazdaki mülkiyet ilişiğini kesmiştir.Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonra da sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devre-dilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş HUMK'nın 186. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre, iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta, dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.Kendiliğinden (resen) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre, mahkemece diğer yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı, sonucuna göre işlem yapılmalıdır.Somut olayda; yukarıda belirtildiği üzere usul işlemlerinin yerine getirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 13.07.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.