MAHKEMESİ : SİLOPİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/06/2013NUMARASI : 2011/127-2013/254Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... raporu okundu,açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.-KARAR- Dava; tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı dava dilekçesinde; okuma yazma bilmediğini tarım kredilerinden ve desteklemelerinden yararlanabilmek için tek elden işlem yapılması bahanesiyle annesi ve kardeşiyle birlikte götürüldükleri noterde satış yetkisi içerecek şekilde H.Or.adına vekaletname düzenlendiğini, birbirleriyle akraba olan vekil ile davalının el ve işbirliği içinde hile ile elinden vekâletname aldıklarını ve vekilin vekâlet görevini kötüye kullanarak iradesi dışında .. Köyü 2, 40 ve 41, Esenler Köyü 2 (73) ve 72 parsel sayılı taşınmazlardaki 416/3328 payını 27.08.2003 tarihinde davalıya satış yoluyla temlik ettiğini, satışın bilgisi ve rızası dışında gerçek değerinin altında bedelle yapıldığı gibi tarafına bedelde ödenmediğini, satışın muvazalı olduğunu ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Mahkemece, vekaletnamenin usulüne uygun olarak 2 tanık huzuruyla düzenlendiği, geçerli olduğu, satışın vekaletnamedeki yetkiye dayalı olarak yapıldığı, muvazaanın bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; ..Köyü 2, 40 ve 41, Esenler Köyü 72 ve 73 parsel sayılı taşınmazlarda tarafların ortak mirasbırakanları Hüssen'in paydaş olduğu, murisin ölümü üzerine Silopi 1.Noterliğinde düzenlenen 18.07.2003 gün 03553 yevmiye sayılı vekaletname ile vekil kılınan H.O. 27.08.2003 tarihli resmi akitle elbirliği halindeki mülkiyeti müşterek mülkiyete dönüştürdükten sonra aynı akitle davacıya ait payı paydaşlardan davalıya satış yoluyla temlik ettiği, davacının dava dilekçesinde E. Köyünde bulunan 73 parsel yerine maddi yanılgı ile 2 parsel numarasını yazdığı anlaşılmaktadır.Dava dilekçesi, aşamalarda verilen dilekçelerdeki iddiaların içeriği ve ileri sürülüş biçiminden; vekaletin hile ile alındığı iddiasına dayanıldığı açıktır. Bilindiği üzere vekaletin hile ile alındığı iddiası, vekalet görevinin kötüye kulanıldığı iddiasını da içermektedir. Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.Somut olayda vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası yönünden hükme yeterli bir araştırma yapımış değildir.Hal böyle olunca; mahkemece taşınmazlar başında keşif yapılarak temlik tarihindeki gerçek değerlerinin belirlenmesi, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi, ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek ve noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir.Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.