Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8268 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 3867 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: HATAY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 16/12/2010NUMARASI: 2008/52-2010/329Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, ortak muris S.H.'nin 3475 sayılı parselini değişik tarihlerde davalı çocuklarına ve torununa aktardığını, işlemlerin mal kaçırma amacıyla muvazaalı biçimde yapıldığını ileri sürerek, tapu iptali-tescile karar verilmesini istemişler; dava dışı mirasçı T.de, noterde düzenlenen muvafakatname ile davaya muvafakat etmiştir.Davalılar, satışların gerçek olduğu ve paylaştırma iddiasında bulunarak davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 13.07.2011 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar S. H. vd. vekili Avukat D.Ş., davalı H.H. vekili Avukat S.K. ile temyiz edilenler vekili Avukat M.N.İ.geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı asiller gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, muris A.oğlu S.'in çekişmeli 3475 sayılı parseldeki payının bir kısmını davalılara temlik ettiği; davalılardan M.A.'nin de muristen aldığı payın bir kısmını kendi oğlu davalı S.'e aktardığı anlaşılmaktadır.Davacılar E. ve N., anılan temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlar, mirasçılardan T. de davaya muvafakat etmiştir. Davalılar ise, murisin, sağlığında davacılara da taşınmaz temlik ettiğini, paylaştırma kastıyla davrandığını savunmuşlardır.Gerçekten, getirtilen tedavüllü kayıtlardan, davacı mirasçılar ile davaya muvafakat eden mirasçıya da dava dışı 620 ve 771 sayılı parsellerde pay temlikleri yapıldığı görülmektedir.Ancak, mahkemece 620 ve 771 sayılı parsellerdeki temlikler incelenip değerlendirilmemiş, davalıların paylaştırma savunmaları üzerinde durulmamıştır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan, bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan, miras bırakanın sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar şekilde bir paylaştırma yapmış olması halinde mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden, olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır ve taşınmaz mallar ile hakların araştırılması, 620 ve 771 sayılı parsellerde davacılara yapılan temliklere ait akit tablolarının mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya nakledilen mallar ve haklar tespit edilerek nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.Davalıların, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 13.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.