MAHKEMESİ : KAYNARCA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/12/2009NUMARASI : 2008/148-2009/208Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden davalıya ait 1080 ve 1081 parsel sayılı taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, tapu iptali ve terkin isteğinde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, hak düşürücü sürenin geçerildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptal ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, kadastronun kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar 3402 Sayılı Yasanın 5841 Sayılı Yasa ile değişik 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. O halde, davacı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazları yerinde değildir, reddine, Ancak hemen belirtilmelidir ki, bir taraf, dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya dayeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz.Anılan bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır.(Baki Kuru, Hukuk Usulü Muhakemeleri 5. cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21/12/1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12/09/1977, 5445/5655 dipnot 161: 10.HD 24/02/1976, 6296/1297) Ayrıca, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Öte yandan avukatlık ücreti 29.05.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır. Davacı hazine temyiz dilekçesinde sair nedenlerden söz etmek suretiyle bu hususa değinmiştir.Ne var ki, somut olayda mahkemece keşif yapılmış çekişmeli bölümlerin kıyı içinde bulunduğu belirlenmiş, ancak dava tarihinde davacı hazinenin haklılığının tespiti yönünden kadastro tutanağındaki dayanak tapu kaydının hazinenin de tarafı olduğu ilamla oluşup, oluşmadığının belirlenmemiştir.O halde, öncelikle çekişmeli taşınmazın dayanak tapu kaydının hazinenin de tarafı olduğu ilamla oluşup, oluşmadığının belirlenmesi, hangi tarafın sorumlu tutulacağı konusunda önem arzetmekte olup, hazineyi bağlayıcı bir halin bulunmaması durumunda keşfen uzman bilirkişilerce belirlenen kıyı kenar çizgisine göre çekişmeli bölümlerin kıyı içinde bulunduğu ve dava tarihinde davacı hazinenin haklı olduğu anlaşıldığına ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa gereğince dava reddedildiğine göre, davalının maktu harç ile tüm yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekirken aksine yazılı düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacı Hazine temsilcisinin, yukarıda değinilen ret harcı ve yargılama giderleri açısından temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.