Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8251 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 2985 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ÜNYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/05/2012NUMARASI : 2008/406-2012/300Yanlar arasında görülen tapu iptali tescil olmazsa tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkin olup,Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı 1931 doğumlu S.P.'ın 10.12.2007 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak davacı kızları F. ve E. davalı oğlu Ş.ile dava dışı kızları H., Asiye, H. ve G.'ın kaldığı, murisin, çekişmeli 97 sayılı parseli 26.9.1983 tarihinde, 24 sayılı parselin tamamı ile 12,13,73 sayılı parsellerdeki paylarını 11.1.2007 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğluna temlik ettiği; çekişmeli 467 ada 20 sayılı parselde ise davalının üçüncü kişilerden pay satın almak suretiyle taşınmazda paydaş olduğu anlaşılmaktadır.Davacılar, anılan temliki işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteği ile eldeki davayı açmışlardır.Hemen belirtilmelidir ki, kaynağını Borçlar Kanunu'nun 18.(6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 19. ) maddesinden alan muris muvazaası iddiasına dayalı çekişmelerin, l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır.Anılan İçtihadı Birleştirme Kararına göre, miras bırakanların sicil kaydı üzerlerinde bulunan tapulu taşınmazlarının devri halinde koşulların varlığının ispat edilmesi durumunda muris muvazaasının uygulanabilirliği gerek Yargısal uygulamalarda gerekse öğretide duraksamaya yer bırakmayacak şekilde kabul edilmiştir.Miras bırakanın bedelini kayıt maliki ödemek suretiyle sicil kaydının bir başkası adına tescilini sağlaması işlemi elden bağış ( gizli bağiş ) niteliğindedir.Bu tür bir olguda, 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanama yeri bulunmadığı kuşkusuzdur.Ancak, koşulların varlığı halinde anılan bu işleme karşı, 4721 sayılı TMK'nun 560 ila 571. maddeleri arasında düzenlenen tenkis davasının açılması olanaklıdır. Somut olayda, çekişmeli 467 ada 20 parsel sayılı taşınmazda davalının üçüncü kişilerden pay satın aldığı, miras bırakan tarafından yapılan bir temlik bulunmadığına göre, l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri olmadığından tapu iptal ve tescil isteği ile gizli bağış iddiasıda kanıtlanamadığından tenkis isteğinin reddine karar verilmiş olması doğru olduğu gibi; miras bırakan tarafından çekişmeli 97 sayılı parselin 26.9.1983 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle davalı oğluna temliki işleminin, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı, murisin bakımının sağlanması amacıyla hareket ettiği gözetildiğinde, çekişmeli 97 sayılı parsel yönünden de davanını reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Davacıların öteki temyiz itirazlarına gelince, çekişmeli 24 sayılı parselin tamamı ile 12,13,73 sayılı parsellerdeki paylarını 11.1.2007 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğluna temlik ettiği kayden sabittir. Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; miras bırakanın, yukarıda sözü edilen 97 sayılı parselin 26.9.1983 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle davalı oğluna temlik edilmesi nedeniyle, gereksinimleri ve bakımı davalı oğlu tarafından karşılanırken, ölümünden kısa süre önce, çekişmeli 24 sayılı parselin tamamı ile 12,13,73 sayılı parsellerdeki paylarını 11.1.2007 tarihinde ölünceye kadar bakma aktiyle davalı oğluna temlik ettiği görülmektedir.Anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, 11.1.2007 tarihinde yapılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, miras bırakan tarafından 11.1.2007 tarihinde ölünceye kadar bakma aktiyle davalıya temlik edilen 24 sayılı parselin tamamı ile 12,13,73 sayılı parsellerdeki paylar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle anılan taşınmazlar yönünden yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.Davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.5.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.