MAHKEMESİ : KOZAN SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/12/2012NUMARASI : 2012/541-2012/675Yanlar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Talep, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkin olup,6100 sayılı HMK'nun yürürlüğü zamanında açılmıştır.İlgili Tapu Müdürlüğü,davanın reddini savunmuştur. Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.Bu tür işler, 6100 sayılı HMK’nin 382/9-ç maddesi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür. Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir.Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin aktif dava ehliyeti vardır.HMK'nin geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir. Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:1- Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.2- Nüfus müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak telep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.3- Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.4- İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir. 5- Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, davacı, dava konusu 103 ada 14 parsel taşınmazda 94/1728 pay sahibi H. H.oğlu M.'nın kendisi olduğunu, bu taşınmazın miras bırakanı babası M.A.'dan intikalen geldiğini, ancak,kadastro tespiti sırasında soyadının eksik yazıldığını,aynı zamanda baba adınında yanlışlıkla H. H. olarak kaydedildiğini, taşınmazın kendisi tarafından kullanıldığını ileri sürerek, dava konusu 103 ada 14 parsel taşınmazda 94/1728 paya yönelik olarak tapu kaydının "M. oğlu M.A."olarak düzeltilmesini talep ettiği; davaya konu taşınmazın 11.6.1997 tarihli kadastro tespit tutanağına göre, Nisan 1946 tarih, 97 sıra nolu tapuya dayalı olarak davacının babası M. A.'nın, mirasçıları olarak oğlu davacı M.A.ile D.A. ve M.A. adına yapılan tespite itiraz üzerine, 2.9.1997 tarihli kadastro komisyon kararıyla" Nisan 1946 tarih, 97 sıra nolu tapununu geldisi olan Nisan 1940 tarih,20 sıra nolu tapu kaydında H. H.oğlu Mustafa'nın 32/576 hissesinin mahreç kaydında ipkaen kaldığı ve annesi G.ile kardeşi Ş.den gelen 81/576 hissesini Nisan 1946 tarih, 97 sıra nolu tapu ile S.oğlu M. D. (A.'ya satış yaptığı, kendi adında kalan 32 hisseni satış göstermediği ve hisse tamamlanmadan tespit yapıldığı; ayrıca, M.A.mirasçılarından M.A.'nında yerini B. oğlu M.K.'a sattığı açıklanarak, 94/1728 (ipkaen kalan) payın H- H. oğlu M.544/1728'erden 1088/1728 payın M. mirasçıları D.A.ve M. A., 544/1728 payın ise B.oğlu M.K.adına yapılan tespitinin itirazsız kesinleştiği ve adlarına sicil kaydının oluştuğu görülmektedir.O halde, davaya konu taşınmazdaki 94/1728 hissenin H.H.oğlu M.adına komisyon kararına istinaden tescil edildiği, davacı ile bir ilgisinin bulunmadığı, öte yandan, davaya konu taşınmazda, M.A.mirasçısı olan davacının murisinden intikalen gelen payını B. oğlu M. K. sattığı, taşınmazla bir ilgisinin kalmadığı tartışmasızdır.Hal böyle olunca; Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, taşınmazın hisse malikinin değişmesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olacak şekilde yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.