Taraflar arasında görülen davada; Davacı, davalının maliki olduğu 59 parsel sayılı taşınmazın dayanak tapu ve vergi kaydının gayri sabit sınırlı olduğunu, miktarıyla geçerli bulunduğunu, taşınmazın etrafının kayıp yitik kişilerden kaldığını ileri sürerek miktar fazlasının iptali ve Hazine adına tescil isteğinde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Davanın kesin süreye uyulmadığı gerekçesiyle reddine ilişkin olarak önceden verilen karar Dairece "davacı Hazinenin dilekçesinde delillerini bildirdiği, bildirilen delillerin toplanması ve yerinde keşif yapılması suretiyle uyuşmazlığa çözüm getirilip getirilemeyeceğinin başka bir değişle başkaca bir delilin ibrazının zorunlu olup olmadığının açıkça saptanmadan davanın reddedilmiş olmasının doğru olmadığı" gerekçesiyle bozulmuş mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu dayanak kayıtlarının sabit sınırlı olduğu gerekçesiyle davan??n reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi'nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 59 parsel sayılı taşınmaza 1966 yılında yapılan genel kadastro tespiti sırasında uygulanan tapu ve vergi kayıtlarının miktar fazlalıklarının tapusunun iptali ile Hazine adına tescili isteğinde bulunulduğu, mahkemece çekişme konusu parsele uygulanan kayıtların sabit (değişmez) sınırlı olduğu kabul edilmek suretiyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Bilindiği üzere; harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler al??nması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur. Somut olaya gelince, belirtilen ilke ve olguları kapsar biçimde araştırma ve inceleme yapıldığı, dayanak tapu ve vergi kayıtların zemine uygulandığı söylenemez. Hal böyle olunca, yukarıdaki değinilen ilkelerle somut olaydaki bulgu ve olgular birlikte değerlendirilmek suretiyle gerekli araştırma yapılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.7.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.