Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8176 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7067 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: ÇORLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 04/03/2010NUMARASI: 2008/351-2010/158Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak miras bırakan V.Ç.'in sağlığında maliki bulunduğu Ç.Y. köyü 1079, 1080 ve 1247 parsel sayılı taşınmazlarını kızı davalı S.O.'a ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile devrettiğini, yapılan işlemin muvazaalı olduğunu ve diğer mirasçıdan mal kaçırma amacı taşıdığını ileri sürerek, veraset ilamındaki payı oranında iptal-tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı, sözleşmeden kaynaklanan edimini tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, temlik edilen mal ile bakımın orantılı olduğunu, muvazaa bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Getirtilen kayıt ve belgelerden, miras bırakan V.Ç.'in 1079, 1247 ve 3080 sayılı parsellerini sağlığında 13.07.1994 tarihli ölünceye kadar bakma aktiyle davalı kızına devrettiği; 07.12.2007 tarihinde ölümüyle, geride davacı kızı ile davalı kızının kaldığı görülmektedir.Davacı, devir işleminin mal kaçırma amacıyla yapıldığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır(B.K.m.511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına Yasa'nın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer(B.K.m.514). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır(B.K.m.18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur.Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de; sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Ne varki , yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde mahkemece hükme yeterli bir soruşturma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Somut olayda, miras bırakanın malvarlığı araştırılmamış ve davaya konu taşınmazların tereke içerisindeki oranı saptanmamıştır.Hal böyle olunca, taraflardan da bilgi alınıp miras bırakanın tüm malvarlığının araştırılması, çekişmeli taşınmazların mameleke oranı saptanarak bu oranın kabul edilebilir, makul ölçüde bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ve böylece temlikteki iradenin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilmesi doğru değildir.Davacının, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.7.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.