MAHKEMESİ : ZONGULDAK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/04/2004NUMARASI : 2003/870-2004/135Taraflar arasında görülen davada;Davacı, tapulama çalışmaları sırasında davalıların miras bırakanı İ. A. adına kayıt edilen 70 parsel sayılı taşınmazın 425 m2’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, yapılan tescil işleminin hatalı olduğunu ileri sürüp, bu kısmın tapusunun iptalini istemiş, yargılama sırasında davasını ıslah ederek bilirkişi raporunda kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı belirlenen 9727.11 m2’nin kaydının iptalini istemiştir. Davalı H.A. açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, buna rağmen Hazine ile ihtilaflı olmamak için davayı 425 m2’lik kısım için kabul ettiğini, ancak davanın ıslah dilekçesindeki haliyle kabulünün mümkün olmadığını bildirip, davanın reddini savunmuş, diğer davalılar yanıt vermemiştir. Mahkemece, dava konusu taşınmazın 9727.11 m2’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının keşfen saptandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı H.A.tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 13.7.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat H.O. ile temyiz edilen vekili Avukat G.T.geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 70 parsel sayılı taşınmazın 9727.11 m2’sinin 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı gereğince belirlenen kıyı kenar çizgisine göre 3621 Sayılı Yasanın 4.maddesinde tanımı yapılan kıyıda kaldığı saptanmak suretiyle davanın kabul edilmiş olmasında karar tarihi itibariyle bir yanlışlık bulunmadığı sabittir. Ne var ki, karardan sonra 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Yasasının 12/3 maddesine bazı ilave düzenlemeler getiren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca taşınmazın niteliği ve tarafların sıfatına bakılmaksızın kesin hüküm halini almamış davalara da 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanacağı öngörülmüştür. Çekişmeli taşınmazın kadastro tespiti 1973 yılında yapılmış, eldeki dava ise 18.02.2003 tarihinde açılmıştır. Bu belirlemeye göre 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıktır. Öyle ise, eldeki davanın anılan yasa hükümleri gözetilmek suretiyle karara bağlanması gerekeceği kuşkusuzdur.Diğer taraftan, her dava açıldığı tarihteki koşullara tabidir. Dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren bir yasa hükmü veya İnançları Birleştirme Kararı gereğince dava tarihinde haklı olduğu halde haksız duruma düşen tarafın yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağı, aksine karşı tarafın maktu harçla birlikte sorumluluğu cihetine gidilmesi gerekeceği de tartışmasızdır. Oysa, mahkemece yapılan uygulama ile taşınmazın bir kısmının kıyıda kaldığı saptanarak dava kabul edilmiştir. Öyle ise, çıkan yasa gereğince dava reddedileceğine göre davalıların yargılama giderleri, avukatlık ücreti ve maktu harçtan sorumlu tutulması asıldır. Ne var ki, temyiz aşamasında davalı tarafça kadastro tespitine karşı dava açıldığı ve Zonguldak Tapulama Mahkemesinin 16.07.1973 tarih ve 1970/9 esas- 1970/30 karar sayılı kararı gereğince sicil kaydının oluştuğu bildirilmiştir. Anılan davada Hazine taraf ise bu hükmün Hazineyi bağlayacağı ve Hazine bakımından kesin delil yada kesin hüküm teşkil edeceği, buna göre de davalıların yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı izahtan varestedir. Hal böyle olunca, Zonguldak Tapulama Mahkemesinin 16.07.1973 tarih, 1970/9 esas-1970/30 karar sayılı dava dosyasının celbedilerek Hazinenin taraf olup olmadığının saptanması, şayet Hazine taraf ise yargılama giderlerinden davacı tarafın sorumlu tutulması, yok eğer bu kararın Hazineyi bağlamayacağı anlaşılır ise davalı tarafın yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ile maktu harçtan sorumlu tutulmak üzere davanın 5841 Sayılı Yasa hükümleri gereğince reddine karar verilmesi için karar bozulmalıdır. Davalı Halis Avcı’nın temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.7.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.