Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8141 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7046 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: ÇORLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 23/02/2010NUMARASI: 2009/194-2010/135Taraflar arasında görülen davada; Davacı, davalı ile kardeş olduklarını ve ortak şirket kurarken şirketlerin sağlıklı, yasaya uygun faaliyet gösterebilmesi ve güven tesisi için kayden malik olduğu 123 parselin ½ payını davalıya satış yoluyla temlik ettiğini, davalının ortaklıktan çıkması üzerine karşılıklı ibralaştıklarını, ancak davalının taşınmazı iade etmediğini ileri sürerek tapu kaydındaki ½ payının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, karşılıklı ibralaşarak ortaklığı sona erdirdiklerini, taşınmazı bedelini ödeyerek iktisap ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Davacı dava dilekçesinde; davalı ile kurdukları limited şirketin sağlıklı faaliyet gösterebilmesi ve güven tesisi için kayden malik olduğu 123 parselin ½ payını davalıya satış yoluyla temlik ettiğini, karşılıklı ibralaşarak ortaklıktan ayrıldığı halde taşınmazdaki payının iade edilmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescili isteğinde bulunmuştur.Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.İddianın ileri sürülüş biçimine göre; davada inançlı işlem hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır. Esasen bu yön mahkemenin de kabulündedir. Bu tür bir iddianın kanıtlanması 05.02.1947 tarih, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında sözü edilen yazılı belge sunulmasına bağlıdır. Eldeki davada bu tür bir belge ibraz edilmediğine göre davanın reddedilmesi gündeme gelecektir.Ne var ki; davacı dilekçesinin deliller bölümünde “ve sair” demek suretiyle “ yemin deliline” de dayanmıştır. Bilindiği üzere; yemin HUMK’nun 337. maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenen ve davayı sonuçlandıran yasal ve kesin delildir.05/02/1947 tarih, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı ile “….nam-ı müstear davalarının yazılı delille kanıtlayabileceğine…..” ilişkin hükmü yemin deliline dayanılmasını engeller biçimde yorumlanamaz. Oysa eldeki davada davacıya bu olanak tanınmamıştır.Hal böyle olunca; davacıya yemin önerme hakkının hatırlatılması, bu hakkın kullanılması halinde hâsıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli değildir. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.