Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8140 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7045 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : AKSARAY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/03/2010NUMARASI : 2009/405-2010/100Taraflar arasında görülen davada; Davacı, dava konusu kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurulu olmayan 2157 ada, 6 parsel sayılı taşınmazda yer alan 23 nolu bölümün maliki olduğunu, davalılardan T. K.'nın haklı ve geçerli bir neden olmaksızın taşınmazda ikamet etmek suretiyle tasarrufta bulunduğunu, fuzuli şagil olduğunu, davalıya 10.01.2009 tarihli tahliyesi ve ecrimisil ödenmesi konusunda keşide edilen ihtarnamenin sonuçsuz kaldığını ileri sürerek davalıların elatmalarının önlenmesine karar verilmesini istemiştir.Davalılar, çekişmeli taşınmazın davalı T. K.'nın ağabeyi İ.K.’ya ait olduğunu, kapı numarası 23 olan dairede ikamet ettiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece; 23 nolu daire için dava açıldığı, ancak yapılan keşifte çekişmeli dairenin 25 nolu daire olduğu, ıslah yoluyla davanın 25 nolu daireye hasredilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece; husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; davacı ve davalılardan S.S. Ö.Yapı-Konut Kooperatifinin paydaşı bulundukları dava konusu 2157 ada, 6 parsel sayılı taşınmazda sicile yansıyan kat irtifakı ve kat mülkiyetinin kurulu olmadığı, davacının mülkiyet iddiasında bulunduğu 23 sayılı bölümde davalılardan T.K.’nın ikamet etmek suretiyle tasarrufta bulunduğu, yapılan keşifte çekişmeli bölümün 25 nolu bölüm olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K. nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K. nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. O halde, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde; yeniden keşif yapılarak ana projeye göre çekişmesiz bölümün kaç numaralı bölüm olduğu ve kimin tarafından tasarruf edildiğinin duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması, bu yerin hangi paydaşın payına karşılık özgülendiğinin açıklığa kavuşturulması, taşınmaz üzerinde bulunan binada kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurulmadığına göre paylı mülkiyet hükümlerinin uygulanıp- uygulanmayacağının ve davalı Türkan Koca’nın diğer davalı yapı kooperatifine teb’an kullanıp –kullanmadığının tartışılması, bu arada ana proje yanında var ise kesinleşmiş tadilat projesinin ve Aksaray Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 2007/203 esas sayılı dava dosyasının özellikle bu dosya içeriğinde yer alan bilirkişi raporlarının değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bir hüküm kurulması isabetli değildir. Davacı yanın bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.