Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 814 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2139 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : MANİSA 1. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/10/2013NUMARASI : 2011/922-2013/761Taraflar arasında görülen el atmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, el atmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Davacı, kayden malik olduğu 1058 parsel sayılı taşınmazına komşu 1059 parsel maliki davalının bağ çubuğu dikmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Davalı, 1059 parsel sayılı taşınmazı 2010 yılında satın aldığını ve kadastro memurlarına ölçüm yaptırdığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, müdahale olgusunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğiden ve toplanan delillerden; 1058 parsel sayılı taşınmazın davacı, 1059 parsel sayılı taşınmazın davalı adına tapuda kayıtlı oldukları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının yada kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra, belirlenen bu durum göz önünde tutularak, hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı, bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını, varsa miktarını açıkça gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Somut olaya gelince; mahkemece ilk yapılan keşif sonucunda verilen teknik bilirkişi raporunda 1059 parsel sayılı taşınmazın davacıya ait olan 1058 parsel sayılı taşınmaza 0.581 m2'lik tecavüzü olduğunun belirlendiği, sonrasında ikinci kez yapılan keşif sonucunda alınan bilirkişi raporunda ise tecavüz olmadığının belirlendiği görülmektedir. Nevar ki, iki rapor arasındaki çelişki giderilmeden ikinci rapora itibar edilerek davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.Hâl böyle olunca, mahallinde 3 kişilik harita mühendisinden oluşan bilirkişi kurulu ile tekrar keşif yapılarak teknik bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin nereden kaynaklandığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde, denetime elverişli raporla giderilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, çelişkili bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.