Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 814 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16514 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KİLİS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/05/2013NUMARASI : 2012/992-2013/567 Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Mehmet vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ....raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan A. Ş.'nun 7 sayılı parselde yer alan 7 numaralı bağımsız bölümünü oğlu M.in eşi S.'a bizzat, 500 ada 64 ve 65 parsel sayılı taşınmazlarını da 16.06.2009 tarihinde vekili K.aracılığı ile davalı B.B., 775 ada 13 parsel sayılı taşınmazını ise 14.10.2011 tarihinde davalı M.. Y..'a satış suretiyle temlik ettiği, 16.10.2011 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak çocukları olan davacılar M.. K.. ve G.. E.. ile dahili davalılar Ş. Ş. ve M..D.'ı bıraktığı, anılan taşınmazlar bakımından davalılar B. ve M. hakkındaki davaların, davalı S. hakkındaki davadan tefriki ile ayrı ayrı esaslara kaydedildiği, eldeki davanın davalı M. yapılan . ada 13 parsele ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Ne var ki; mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur. Hal böyle olunca; yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma yapılması, dinlenen tanıkların tekrar dinlenilmesi, murisle çocukları arasında bir problem olup olmadığı, satış bedellerinin davalılar tarafından murise veya vekile ödenip ödenmediği, vekil ile davalılar arasında bir ilişki olup olmadığı, taşınmazların hali hazırda kim ya da kimler tarafından kullanıldığı hususlarının saptanması, mirasbırakanın gerçek iradesi ve amacının kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; eldeki dava, davalı Mehmet'e yapılan 775 ada 13 parsele ilişkin olduğu halde tefrik edilen Kilis Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/996 E. sayılı davasının konusu olan 500 ada 64 ve 65 parseller bakımından hüküm kurulmuş olması da isabetsizdir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.