MAHKEMESİ : SARIKAYA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/05/2012NUMARASI : 2001/69-2012/266Yanlar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal ve tescil taleplerinin reddi ile tenkis taleplerinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Asıl dava, tapu iptal ve tescil, birleşen dava yargılamanın yenilenmesi olmadığı taktirde tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece, yargılamanın yenilenmesi davasına hükmü veren mahkemede bakılacağından bu dava dosyasının Sarıkaya Kadastro Mahkemesine gönderilmesine, davacıların tapu iptal ve tescil taleplerinin reddi ile tenkis istemlerinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 41 parça taşınmazın mirasbırakan H..K..; 163, 253, 405, 537, 1333, 787, 1156 ve 5103 parsel sayılı taşınmazların ise davalı adına kayıtlı olduğu, kadastro çalışmaları sırasında 163, 253, 405 ve 537 parsellerin mirasbırakan tarafından davalıya hibe edildiğinden 1333 parselin senetsizden ve ceddinden intikalen geldiğinden 5103 parselin ise kadastro sırasında Hazine adına tescil edilmişken davalı tarafından açılan dava sonucu mirasbırakanın taşınmazı miras hissesine karşılık davalıya teslim ettiğinden bahisle davalı adına kayıtlandığı, davalı tarafından Sarıkaya Kadastro Mahkemesinde 20.03.1987 tarihinde mirasbırakan aleyhine 787, 1156 ve 1149 parseller yönünden tespite itiraz davası açıldığı, mirasbırakanın bu dava sırasında davalıyla kendisinin ölümünden sonra miras hakkından talepte bulunmamak kaydıyla anlaştığı ve taşınmazların davalı adına kaydedilmesini istediğinden 787 ve 1156 parsel yönünden davanın kabul edilerek anılan taşınmazların davalı adına tescil edildiği, davacıların dava dışı 163, 253, 405, 537, 1333, 787, 1156 ve 5103 parselleri mirasbırakanın davalıya miras payına mahsuben verdiği bu nedenle dava konusu taşınmazların adlarına tescili istemiyle eldeki davayı açtıkları, aşamada Sarıkaya Kadastro Mahkemesinin 1987/357 E., 1988/5K., sayılı dosyasında yargılamanın yenilenmesi olmadığı taktirde tenkis istemli açtıkları dava ile eldeki davanın birleştirilerek görüldüğü anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki, yargılamanın yenilenmesi davasına hükmü veren mahkemede bakılacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın Sarıkaya Kadastro Mahkemesine gönderilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Ne var ki, kadastro mahkemesinde görülecek davanın asıl davayı etkileyeceği açık olduğuna göre eldeki davada bu davanın sonucunun beklenmesi gerektiği de kuşkusuzdur.Birleşen tenkis davasında ise, tenkis hesabının mirasbırakanın ölüm tarihindeki aktif terekesine göre yapılması gerekir. Zira tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (Medeni Kanun(MK)'un 454. md.) Miras bırakanın MK.'nun 453. maddesinde belirlenen mahfuz hisseye tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 507. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya mahfuz hisseyi ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 512. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 503. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 505. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.506) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 506. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olayda, mahkemece yukarıda değinilen ilkere uygun bir hesaplama yapıldığını söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır. Zira miras, mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte bulunan kurallara tabi olduğuna ve mirasbırakanın ölüm tarihi de 2000 yılı olduğuna göre, tenkis hesabında temlik edilen ve temlik dışı bırakılan taşınmazların değerinin ve saklı payın ihlal edilip edilmediğinin 2000 yılına göre belirlenmesi gerektiği açıktır. Buna karşın mahkemece, yasal dayanağı olmaksızın, kendi yorumunu katmak suretiyle mirasbırakanın temlik tarihindeki(1970'li yıllardaki) ekonomik durumu gerekçe gösterilerek resen yapılan hesaplama sonucu 163, 253, 405 ve 537 parsel sayılı taşınmazların temlik dışı bırakılması isabetsizdir. Kaldı ki somut olayda 743 sayılı Medeni Kanun uygulama alanı bulacağından, tasarrufa konu malların sabit tenkis oranına göre bölünemezliği ortaya çıkıp tercih hakkı kullanıldığına göre, tercih tarihinde temlik edilen taşınmazların bulunan değerleri ile sabit tenkis oranının çarpımıyla bulunacak bedele hükmedilmesi gerekirken karar tarihine yakın dönemdeki değer ile sabit tenkis oranının çarpımıyla bulunan bedele hükmedilmesi de isabetsizdir.Kabule göre de, T.. K.dışındaki davacılara karar başlığında yer verilmediği gibi M.. K.. davacı olduğu ve tenkis davası da kabul edildiği halde bu davacı yönünden bedele hükmedilmemesi, olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmemesi doğru değildir.Ayrıca, birleşen dava 1156 ve 787 parseller yönünden yargılamanın yenilenmesi olmadığı taktirde tenkis istemi olup 1156 ve 787 parsellere ilişkin dava, kadastro mahkemesine gönderilerek derdest bırakıldığı halde 787 ve 1156 parsellerin iptal ve tesciline ilişkin talebin reddine karar verilerek hükümde çelişki yaratılması da isabetsizdir.Hal böyle olunca, öncelikle yargılamanın iadesi davasının sonucunun beklenmesi ondan sonra yukarıdaki ilkeler ve değinilen hususlar da dikkate alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetli değildir. Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.