Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8072 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 4351 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : KARS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/12/2011NUMARASI : 2011/42-2011/570Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, tapu iptal ve tescil ve zararın tazmini isteğine ilişkindir.Mahkemece, tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan H. A.'in 24 parsel sayılı taşınmazdaki payını 1.7.1986 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, davalının ise yargılama sırasında 19.1.2009 tarihinde dava dışı kişilere tapuda satış yoluyla devrettiği, mahkemece davanın reddine ilişkin kararın temyizi üzerine Dairece, HUMK nun 186. maddesi uyarınca seçimlik hakkının kullandırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilerek kararın bozulduğu, bozmadan sonra davacı tarafın davalıya karşı tazminat olarak seçimlik hakkını kullandığı alaşılmaktadır.Davacı vekili, özellikle 22.9.2011 tarihli dilekçesinde davanın muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açıldığını ve miras payı oranında tazminata karar verilmesini istemiştir.O halde, iddianın ileri sürülüş biçimi ve dosya kapsamına göre davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; nevar ki, mahkemece hüküm kurmaya yeterli bir araştırma yapıldığı söylenemeyeceği gibi, davacı tarafın keşfen belirlenen tazminat miktarı ve birim m² fiyatlarına yönelik itirazlarıda değerlendirmeye alınmamıştır.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle bir araştırma yapılıp tarafların tüm delillerinin toplanıp bir değerlendirme yapılması, muvazaa olgusunun sabit olduğu sonucuna ulaşılırsa tarafların itirazlarıda dikkate alınarak alanında uzman bilirkişiler ile yeniden keşif yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmadığı gibi; keşfen belirlenen ancak harcı tamamlanmayan değer üzerinden vekalet ücreti tayin ve takdir edilmiş olmasıda isabetli değildir.Tarafların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.