MAHKEMESİ: ÜSKÜDAR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 20/02/2007NUMARASI: 2002/315-2007/49Taraflar arasında görülen davada;Davacı, dava konusu 31 parsel sayılı taşınmazda davalı ve dava dışı kişilerle birlikte paydaş olduklarını, özel parselasyon planına göre 33 nolu parselin davacıya 60 nolu özel parselin davalıya ait olduğunu, davalının maliki olduğu özel parsele haksız olarak müdahale ettiği gerekçesiyle elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.Davalı, davaya karşı beyanda bulunmamıştır.Mahkemece, davacının ecrimisil talebinin feragat nedeni ile reddine, davalının davacıya ait özel parsele elatmasının önlenmesine, tecavüzlü kısımdaki muhtesatın yıkımına karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden toplanan delillerden, dava konusu 31 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, davacı ve davalı dışında dava dışı pek çok paydaşının bulunduğu görülmektedir. Davacı özel parselasyon planına göre 33 nolu özel parselin kendisine 60 nolu özel parselin ise davalıya ait olduğunu, davalının kendi parseline duvar çekerek tecavüzde bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davalı Amerika’da oturduğunu kendisine yapılan tebligatların usulsüz olduğunu, davadan haberinin bulunmadığını savunma hakkının kısıtlandığını öne sürmüştür.Gerçekten de yapılan adres araştırmasında davalının Amerika’da oturduğu dosya kapsamı ile sabittir. Oysa mahkemece davalının tapudan bildirilen adresine tebligat çıkartılarak yargılamaya devam olunmuş, hükümde, Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebliğ edilmiştir.Bu itibarla dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun tebliğ edilerek, ona savunma hakkının tanındığını usulen taraf teşkilinin sağlandığını, ayrıca temyizinde süresinde olmadığını söyleyebilme olanağı yoktur.Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. Anayasa’nın 36 ve HUMK'nun 73. maddeleri hükümlerinde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile mutlaka duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir.Hal böyle olunca, davalıya dava dilekçesinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümlerine göre usulüne uygun bir biçimde tebliğ edilerek; kendisine savunma yapabilme olanağının tanınması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, tebligat yapılmaksızın yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.Davalının vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.7.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.