MAHKEMESİ: ANKARA 21. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/03/2011NUMARASI : 2008/487-2011/31Taraflar arasında görülen davada; Davacı, paydaşı olduğu 7 sayılı imar parselini davalının yapılanmak suretiyle işgal ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmesini istemiş, karşı davanın reddini savunmuştur. Davalı, harici satın alma savunmasıyla açtığı karşı davasında satın alma bedelinin tahsili isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, müdahalenin keşfen saptandığı gerekçesiyle elatmanın önlenmesine ve yıkıma; karşı dava bakımından da, satın alma bedelinin talep de gözetilerek davacıdan alınıp karşı davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım, karşı dava, harici satış bedelinin güncellenmiş değeri ile bina ve ağaçlar bedelinin kısmen tahsili isteklerine ilişkindir.Mahkemece; davalının bina yapıp, ağaç dikmek ve kullanmak suretiyle davacı taşınmazına elatmasının önlenmesine, bina ve müştemilatının enkazı davalıya ait olmak üzere ve yıkım bedeli davalıdan alınmak suretiyle kaldırılmasına (kal’ine), karşı davanın da kabulüyle, taleple bağl?? kalınarak 6.000.00.-TL nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davacı- karşı davalı N..’den tahsiliyle davalı- karşı davalı İ.. A.. mirascılarına miras payları oranında verilmesine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 25422 ada 7 parsel sayılı taşınmazın evveli 1967 ada 119 parselde davacı–davalı N..’ün miras bırakanı İ.. A..’ın 04.05.1972 tarihinde adına 2803/6430 pay kayıtlı iken, satışlar ve ipka sonucu üzerinde 537/ 6430 payın kaldığı, imar düzenlemesi ile DOP ve diğer kesintiler sonucu geriye kalan 392 m2 nin ise 07.09.1988 tarihinde imar sonucu oluşan 25422 ada 7 parselde 392/566 payın Ali oğlu İ.. A. adına, 164 m2 sinin ise 1967 ada 114 parselden alınarak 164/566 pay olarak Hazine adına tescil edildiği, Hazine payını ihale sonucu 06.08.1992 tarihinde İ.. o. A. R. A.’ın satın aldığı, 392/ 566 payın ise 09.06.2005 tarihinde İ. A.. mirasçıları adına intikal ettirildiği ve 16.06.2005 tarihinde pay satışı ve temlikinden davacı N.. adına tescil edildiği böylece 164/566 pay İsmail oğlu A.. R.., 392/566 pay İ.. kızı N.. adına kayıtlı iken taşınmazda 15.12.2005 tarihinde kat irtifakı kurulduğu, ancak halen taşınmaz üzerinde karşı davacının dava konusu ettiği bina ve eklentileri ile çeşitli cins ve yaşta ağaçlar bulunduğu anlaşılmaktadır. Ankara 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.07.1977 tarih 1976/389 E,1977/380 karar sayılı ilamı, Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/34 esas, 2007/471 karar sayılı dosya içeriği ile karşı davacı İ..’ın, 1973 yılında davacı N..’ün miras bırakanı İ..A..’ın .. ada .. parseldeki payını 24.000 Lira bedelle haricen satın alarak gösterilen alan üzerine inşa ettiği bina ve bahçesini kullandığı saptanmış, ayrıca karşı davacının 18.960 Lira ödendiği kanıtlanamamıştır, imarla oluşan .. parseldeki İ.. A..’a ait 392/566 payın haricen satışı ve harici satış bedeli olarak 24.000 Lira ödendiği tartışmasız olup, bu olgu mahkemenin de kabulündedir. Davalı- karşı davacının, satın alıp, zilyetliğini de devraldığı taşınmazı ileride kendisine devredileceği inancıyla kullandığı; davacının miras bırakanı İ.. ve davacının bu şekildeki kullanıma karşı çıkmayarak onay verdiği gözetildiğinde, YİBBGK 05.07.1944 tarih ve12/16 sayılı İBK ve YHGK 04.12.1985 tarih ve 14-308/978 sayılı kararları uyarınca davalıların kullanımının iyi niyetli olduğu, harici satış sözleşmesinin satıcı İ.. A..’ın halefi sıfatıyla mirasçısı davacı-karşı davalı N..’ü bağlayacağı kuşkusuzdurBu durumda, davalı-karşı davacının taşınmazı dava tarihine kadar davacı N.. ve miras bırakanı İ..’in onayıyla kullandığı ve kullanımın iyiniyetli olduğu ve dava açılmakla muvaffakın geri alındığı kabul edilmelidir. Ayrıca, karşı davanın konusu ile Ankara 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1976/389 esas sayılı davanın konusu farklı olduğundan, kesin hüküm iddiası da yerinde değildir. O halde, davacı- karşı davalının kötü niyet ve kesin hüküm iddiası yerinde olmadığından davacının temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.TMK’nun 683. md ve Anayasanın 35. maddesinde öngörülen davacının mülkiyet hakkına değer verilerek, İmar sonucu oluşan davacı N..’ün paydaşı olduğu .. parsel sayılı taşınmazdaki bina ve bahçesine davalı- karşı davacının haklı ve geçerli bir nedeni olmaksızın kullandığı belirlenmek suretiyle, elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmesi kural olarak doğrudur. Ancak, çekişme konusu ..parselin, imar uygulaması sonucu oluştuğu, üzerindeki bina ve eklentilerinin imar uygulamasından önce davalı- karşı davacı İ.. tarafından harici satın almaya dayalı olarak 1976 yılında yapılıp tamamlandığı, taraflar arasında görülen davalar ve 25422 ada dağıtım cetveli ile sabittir. İmar öncesi .. parsel sayılı taşınmazda davacı-karşı davalı N..’ün miras bırakanı İ.. A..’ın 537/6430 pay sahibi olduğu, harici satış ve zilyetliğinin devri nedeniyle davalı İ..’ın kişisel hakkının bulunduğu, diğer bir değişle bina ve eklentileri ile ağaçların kaim bedelinin davalı İ.. mirasçılarına ödenmesi gerekeceği anlaşıldığına göre; 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi davalı- karşı davacı yararına uygulanmalıdır..Ne var ki, anılan yasal düzenleme gereği yıkımı istenen bina ve eklentileri ile ağaçların kaim bedellerinin mahkeme veznesine depo ettirilmesi ve ondan sonra davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Ayrıca, karşı davacı, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkını saklı tutularak harici satış bedelinin dava tarihi itibariyle güncellenmiş değerinden karşı davalının miras payı da gözetilerek 5.000.00TL ile bina ve ağaçlar bedeli olarak da 1.000.00 TL olmak üzere 6.000.00 TL nin yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir. Mahkeme ise; faydalı, zorunlu masraflar nedeniyle karşı davacının talep hakkı bulunmadığı, ancak arsa bedeli olarak ödenen ve itiraza uğramayan 24.000.00TL alacaklı bulunduğu, bu miktardan taleple bağlı kalınarak 6.000.00TL nin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar vermiştir. Kabule göre, bina ve ağaçlar bedeli (1.000.00TL ) ret edildiği halde bu miktarda eklenerek fazla alacağa hükmedilmesi de doğru değildir Harici satış sözleşmesinin hukuken geçersiz olması nedeniyle, YİBBGK 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve haksız iktisap kurallarına göre herkesin aldığını iade ile yükümlü bulunduğu ve tarafların aldıklarını iade edeceği yolundaki genel ilke ve kabul karşısında, öncelikle; harici satış nedeniyle taşınmazı satın alana ödenmesi gereken miktarın ne olması gerektiği ve iade kapsamının belirlenmesi gerekir. İadesi gereken bedel; harici satış sözleşmesinde gösterilen bedel mi, taşınmazın dava tarihindeki güncellenmiş (rayiç ) bedeli mi, yoksa harici satışta ödenen satış bedelinin denkleştirici adalet kuralına göre iadenin talep edildiği tarihteki uyarlama sonucu ulaştığı alım gücü mü olması gerektiği hususu tartışılmalıdır.YHGK’nun 07.02.2001 tarih, 13/1729-32 sayılı kararında ifade edildiği şekilde; hukuken geçersiz harici satış sözleşmesi nedeniyle yanlar verdiklerini sebepsiz zenginleşme veya mülkiyet (İstihkak MK 618. m (TMK 683.m)) davasında geri isteyebilirler. TMK 994. maddesi sebepsiz zenginleşmeyi önleyen özel bir düzenleme olup, her iki davada da TMK 994-995 maddelerinin uygulanması gerekir.Ancak, hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için birinci olarak TMK 2/2 maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı, sonra da haksız iktisap ilke ve esasları dikkate alınmalıdır.TMK 2/2 maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralı, hakime özel ve istisnai hallerde adalete uygun hüküm verme olanağı sağlamaktadır. Yargı organları, çıkarlar dengesini ve adalet duygularını gözeterek toplumun gereksinmelerini karşılamakla yükümlüdür. (YHGK 07.02.2001 tarih, 13/1729-32 sayılı kararı ) Haksız iktisabın temeli hakkaniyet esasına dayanmaktadır, sebepsiz zenginleşmenin asıl unsurunu da denkleştirici adalet kuralı oluştur. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Geçersiz sözleşme gereğince, akdin düzenlendiği tarih itibariyle verilen paranın aynen iadesine karar verilmesi, enflasyonist bir ekonomik yapının bulunduğu toplumlarda, büyük adaletsizlikler yaratır. YİBBGK’ nun 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı kararının varlığı ileri sürülerek, harici satış bedelinin aynen iadesi durumunda, başlangıçta satış bedeli ile taşınmaz değeri ile satış bedelinden elde edilen faiz ve taşınmazın kullanımından elde edilen gelir arasında eşitlik ya da oran var iken aradan geçen uzun zaman ve yaşanan enflasyon nedeniyle başta verilen ana paranın değeri sürekli düşmüş, buna karşın taşınmazın değeri ise sürekli artmış ve başlangıçtaki kefeler arasındaki eşitlik bozulmuş olduğundan söz konusu harici satış sözleşmesinin taraflarından taşınmazı iade alanın herhangi bir mağduriyeti olmazken, alıcının akit tarihinde verdiği ve fahiş değer kaybına uğrayan paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi adalet ve hakkaniyet kurallarıyla bağdaşmaz . Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet gözetilerek, sözleşme tarihinde satış bedeli olarak verilen paranın taşınmazın iadesinin talep edildiği dava tarihi itibariyle enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile uyarlama sonucu ulaşacağı alım gücü, yukarıda belirtilen ilke ve esaslar dikkate alınarak ve bu konuda uzman bilirkişi veya konusunda uzman mali müşavir veya muhasebeci, bankacıdan oluşan üç kişilik bilirkişi kurulundan, gerekçeli denetime elverişli rapor alınarak belirlenmeli, bu yolla belirlenen paranın uyarlanmış değeri hükme esas alınmalıdır. Nitekim YHGK’ nun 29.09.2010 gün ve 2010/ 14-386 E, 2010/ 427 K; 07.02.2001 gün ve 2000/13-1729 E, 2001/32K, 24.11.1993 gün ve 1993/8-510 E, 1993/736 K , Y14. HD’nin 09.11.2009 gün ve 2009/10782 E, 2009/ 12514 K, Y13.HD’nin 08.07.2010 gün ve 2010/1407 E, 2010/ 10216 K, Y 11.HD’nin 07.02.2011 gün ve 2009/7712 E, 2011/1322 K, Y8.HD nin 11.05.2010 gün ve 2010/585 E,2010/2491 K sayılı kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir.Hal böyle olunca; TMK' nun 994. maddesi hükmü göz önünde bulundurularak, harici satış bedeli olarak ödendiği tartışmasız olan (24.000 Lira) paranın dava tarihi itibariyle ulaştığı uyarlanmış bedeli üzerinden karşı davalı N..’ün miras payına isabet eden miktar üzerinden karşı davacı İhsan mirasçılarına ödenmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması da doğru değildir. Öte yandan, davalı taraf taşınmazı harici satın almaya dayalı kullandığına, harici satış bedeli kendilerine ödeninceye kadar taşınmazı alıkoyma hakkına haiz bulunduklarına ayrıca bina ve eklentiler ile ağaçlar bedeli yönünden 3194 sayılı İmar yasasının 18. maddesi uygulanacağına göre, asıl davada yargılama giderlerinden davalıların sorumlu tutulması da isabetli değildir. Davalı-karşı davacıların, temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle; hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.