Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8026 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 6329 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ : BAYINDIR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/09/2010NUMARASI : 2010/94-2010/188Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacı, 250 ve 238 parsel sayılı taşınmazların Kayyumzade Hacı Hüseyin Ağa Vakfı adına toplam 3315,14 m2 olarak tespit ve tescil edildiğini, ancak Vakıf Taşınmaz Mallar Kütüğüne göre anılan vakfa ait taşınmazın 12 hektar olarak kayıtlı olduğunu, 8.684.86 m2’lik kısmın komşu parsel malikleri davalılar adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek, davalılar adına kayıtlı 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 225, 226, 227, 239 ve 256 parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile 238 ve 250 parsellerle birlikte 12 hektar olarak vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Bir kısım davalılar, vakfa ait taşınmazın miktarının yanlış yazılmış olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlar, bir kısım davalılar ise savunma getirmemişlerdir. Ayrı ayrı davaların reddine dair verilen kararlar, Dairece; “ ... Davacı Vakıflar Bölge Müdürlüğü harca tabi olduğu halde, davacı idareden gerek başvuru, gerekse nispi harç tahsil edilmediği, harç ikmali sağlanmaksızın davanın devamına ve yargılamanın sürdürülmesine 492 Sayılı Harçlar Yasasının 30.ve 32.maddeleri hükmü gereğince yasal olanak bulunmadığı, hal böyle olunca, başvurma ve nispi harcın tahsil edilmesi ve bu gerek ifa olunduğu takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, bu durum gözardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı ” hususlarına değinilerek ayrı ayrı bozulmuş, mahkemece bozma ilamlarına uyularak, iş bu dosyada tüm dava dosyaları birleştirilerek yargılama sonunda ayrı ayrı davaların reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılarak mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Davacı, Vakıf Taşınmaz Mallar Kütüğündeki kayıtlara göre çekişme konusu yerde Kayyumzade Hacı Hüseyin Ağa Vakfına ait 12 Hektar büyüklüğünde taşınmaz bulunduğu halde kadastro tespiti sırasında anılan vakıf adına tespit ve tescil edilen 250 parsel sayılı taşınmazın 3090,67 m2, 238 parsel sayılı taşınmazın ise 224,47 m2 olmak üzere toplam 3.315,14 m2 olduğunu, buna göre kalan 8.684,86 m2 kısmın ise davalılara ait taşınmazlar içinde tescil edildiğini ileri sürerek tapu iptal ve tescil istekli olarak eldeki davayı açmış, davalılar ise; köylerinde vakfa ait olup halen kiralama yolu ile tasarruf edilen toplam 1200 m2 yer bulunduğunu, vakıf kütüğünde belirtilen 12 Hektar'ın sehven yanlış yazıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlar, getirtilen çekişme konusu parselerin kadastro tespit tutanaklarından taşınmazların tamamının senetsizden ve belgesizden, zilyetliğe istinaden davalılar adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmıştır.Mahkemece, vakıf kütüğünün 31. sırasında kayıtlı ve hudutları itibariyle 250 parseli içine alan taşınmazın miktarının maddi hata sonucu 12 hektar olarak yazıldığı, dava konusu taşınmazların uzun yıllardır sabit sınırlar itibariyle davalılar tarafından kullanıldığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama uyuşmazlığı tam olarak aydınlatmaya ve doğru bir hüküm kurmaya yeterli değildir.Hemen belirtilmelidir ki; bir taşınmazın vakıf malı olup olmadığı, tapu kaydı, evkaf idareleri, şeriye mahkemeleri ve mütevellilerce tutulup daha sonra tapu idarelerine aktarılan defter kayıtları, vakıf defterine işlenen vakıfnamelerle saptanabileceği gibi; 3402 sayılı Kadastro Kanununun l4. Maddesinde (eski 766 sayılı Tapulama Kanununun 33/l. maddesi) belirtilen belgelerden olduğu, uygulamada ve doktrinde kabul edilen deftere işlenmemiş vakıfnameler, muteber mütevelli ve temessük senetleri, evkaf idarelerince tutulan sair defterler kısaca belirtmek gerekirse her türlü delil ile kanıtlanabilir. Bilindiği üzere, bir malın vakıf olduğunun isbatı onu iddia edene düşer. Bunun yanısıra; Vakıf Kütük sayfasının 31. sırasında yeralan ve sınırları açıkça belirtilen taşınmazın yüzölçümü hanesinde 12 Hektar yazmasına karşın mahkemece anılan rakamın hataen “ 12 ” olarak yazıldığı gerekçe yapılmış, oysa bu konuda bir inceleme ve araştırma yapılarak gerçekten bir hatanın olup olmadığı saptanmamıştır. Esasen 31 sıra noda belirtilen kaydın 250 parsele ait olduğu mahkemenin de kabulündedir. İcabı halinde vakıf kütüğünde bilirkişi tetkikat ve tahkikatı yaptırılarak miktarda bir hatanın olup olmadığı tespit edilmeden neticeye gidilmiş olması doğru değildir. Yapılan tahkikat neticesinde gerçekten de taşınmazın yüzölçümünün kayıtlı olduğu üzere 12 Hektar (120 dönüm) olduğunun anlaşılması halinde civar parsellerin kadastro tespitlerinin herhangi bir belgeye dayanılmaksızın yapıldığı gözetilerek kazanmanın vakıf taşınmazına elatılmak suretiyle gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Diğer taraftan çekişmeye konu edilen 238 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti sırasıda yukarıda değinilen Vakıflar Kütüğünün 34. sırasında yeralan 11200 m2 yüzölçümündeki kayıt uygulanmak suretiyle, 224,47 m2 olarak tespit edildiği görülmektedir. Oysa mahkemece, bu parsel bakımından bir irdeleme yapılmış değildir.Davacı Vakıflar İdaresi bu parselinde yüzölçümünün eksik olduğunu ileri sürmüştür. Anılan kayıtta hududu bölümünde “Haritasında” demek suretiyle kaydın bir haritaya dayalı olduğunu göstermektedir.Bilindiği üzere; Harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa, ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece yanların dayandığı, usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir. Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur. Ne var ki; mahkemece yukarıda değinilen ilkeleri kapsar nitelikte bir araştırma yapıldığı söylenemez. O halde, eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetsizdir.Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.