Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8025 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6397 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : BİRECİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/02/2012NUMARASI : 2011/27-2012/105Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldüDava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Davalı, kiracılık savunmasında bulunmuştur.Mahkemece, davacının dava konusu taşınmazda paydaş olduğu, paydaşların aralarında rızai olarak taksim yaptıkları, taksim sonucunda çekişmeli bölümün davacının değil İ.Y. kullanımına bırakıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Çekişmeli 213 parsel sayılı taşınmazın davacının murisi olan H.P.ile dava dışı pek çok kişi adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu sabittir.Bilindiği ve 6.5.1955 tarih, 12/18 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ve TMK'nun 691. maddesinde düzenlendiği üzere kiraya verme işlemi önemli işlerden olup, pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması ile geçerli hale gelir.Öte yandan, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere TMK'nun 706, BK'nun 213 (TBK'nun 237) TK'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzusüre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda; hükme yeterli düzeyde bir araştırma yapıldığını söyleme imkanı yoktur. Hal böyle olunca, öncelikle davalının kiraladığını bildirdiği İ.in çekişmeli taşınmazda kayden ya da irsen bir ilişkisinin bulunup bulunmadığının saptanması, ondan sonra yerinde yeniden keşif yapılarak yukarıdaki ilkeler uyarınca tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının açıklığa kavuşturulması, oluşmuş ise kimin kullanımına bırakıldığının tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, fiili kullanma biçimi oluşmadıysa, TMK'nın 691 md. ve İçtihadı Birleştirme kararı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.5.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.