MAHKEMESİ : HOPA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/10/2011NUMARASI : 2007/192-2011/152Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, sözleşmenin feshi veya tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine, karşı davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına ilişkin olarak verilen karar asıl davanın davacısı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR- Asıl dava, ölünceye kadar bakma akdine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine, karşı dava ise, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı sözleşmenin iptali, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir. Davacı Mümine, mirasbırakan N.Ö.400 ada 16, 17 ve 408 ada 2 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile kendisine bağışladığını, 1983 yılından itibaren murisin bakımını eşi ile birlikte yaptıklarını, bakımından memnun olan murisin anılan sözleşmeyi yaptığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Davalı M. mirasbırakanın ölünceye kadar bakma akdini yaptığı tarihte 93 yaşında olup, fiil ehliyetine sahip olmadığını, murisin tüm malvarlığını mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı gelinine bıraktığını, saklı payının gözetilmediğini belirterek davanın reddini savunmuş, karşı davasında ise, 02.08.2006 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesinin ehliyetsizlik ve muris muvazaası nedeniyle geçersizliğinin tespiti ile iptaline, olmadığı taktirde tenkise karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, asıl davanın reddine, karşı davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan N. Öz. 02.08.2006 tarihli sözleşme ile sahibi bulunduğu taşınmazlarını ölünceye kadar bakması koşuluyla gelini davalı M. Ö. bağışladığı, dava konusu edilen 400 ada 16, 17, 408 ada 2 parsel sayılı taşınmazların 28/112’şer paylarının muris N. Ö. adına kayıtlı olduğu, murisin 1913 doğumlu olup, ölünceye kadar bakma sözleşmesini yaptığı tarihte 93 yaşında olduğu, 11.10.2006 tarihinde ise muirasbırakanın öldüğü anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.Somut olaya gelince; hükme yeterli bir araştırma ve incelemenin yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, davacı tanık listesinde yer alan tanıklar dinlenmemiş murisin ölünceye kadar bakma sözleşmesini yaptığı tarihte akli melekelerinin yerinde olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınmamıştır.Öte yandan, mirasbırakanın 1983 tarihinden beri davacı Mümine yanında kaldığı, bakımının anılan davacı ve eşi tarafından yapıldığı, davalı (karşı davanın davacısı) Mustafa’nın ise 2000 yılından itibaren murise düzenli olarak para gönderdiği de dosya kapsamı ile sabittir. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması murisin sözleşmeyi yaptığı tarihde hukuki ehliyete haiz olup olmadığının Adli Tıp Kurumundan alınacak rapor ile saptanması ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde murisin ölünceye kadar bakma akdi yapmasındaki gerçek amaç ve iradesinin açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Asıl davanın davacısının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.4.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.