Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8018 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19002 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : TAVŞANLI 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/02/2013NUMARASI : 2012/334-2013/68Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde, tenkis isteğine ilişkin olup, hükmüne uyulan bozma ilamı sonrasında mahkemece, davanın tenkis davası olduğu ve hak düşürücü sürenin de geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan M. Y. tapusuz olan 19 parça taşınmazını 2004 yılında yapılan kadastro işlemi sırasında davalı çocukları ve torunlarına bağış ve bir kısım taşınmazını da satış suretiyle temlik ettiği, davalılar adına yapılan tespitlerin 20.01.2006 tarihinde kesinleştiği, murisin kadastro tespitinden sonra 25.02.2008 tarihinde öldüğü, eldeki davanın ise, 03.03.2009 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Davacı, mirasbırakan M. Y. mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 19 parça taşınmazını satış ve bağış suretiyle oğlu ve torunu olan davalılara temlik ettiğini, murisin satış ihtiyacı olmadığını, yapılan devirlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında, dava dilekçesini talep yönünden ıslah ederek, tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmemesi halinde tenkise hükmedilmesini istediğini bildirmiştir. Davalılar, davanın 1 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlar, daha sonra davalı İsmail, 10.12.2009 tarihinde, davayı kabul ettiğini belirtmiştir. Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davacının öncelikle muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak iptal ve tescil isteğinde bulunduğu kuşkusuzdur.Hemen belirtmek gerekir ki, muris muvazaası iddiasına dayalı davaların, terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliği taşıdığından herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği tartışmasızdır. Başka bir anlatımla muvazaalı işlem hiçbir hüküm doğurmaz ve muvazaa nedeninin ortadan kalkması ya da bir zaman geçmesi ile görünürdeki batıl işlem geçerli hale gelmez.Diğer taraftan, bilindiği üzere, 3402 sayılı yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre, dayanılan hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde uygulanır. Tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda hak düşürücü sürenin uygulanma olanağı yoktur. Değinilen bu ilke ve olgular karşısında, mirasçıların muris muvazaasından kaynaklanan haklarının mirasbırakanın ölümü ile doğacağı, somut olayda ise, murisin kadastro tespitinden sonra öldüğü gözetildiğinde, eldeki davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu kaydının iptali ve tescil isteği bakımından, hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği açıktır. Öte yandan, davalı İsmail 10.12.2009 tarihli oturumda, imzalı beyanıyla davayı kabul ettiğine göre, anılan kabul beyanı gözetilerek bir hüküm kurulması gerektiği de açıktır.Hal böyle olunca; işin esasına girilerek öncelikle muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği bakımından gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, dava konusu taşınmazların çap(tapu) kayıtlarının getirtilmesi, davalı İsmail’in davayı kabul beyanının dikkate alınması, ondan sonra terditli istek olan tenkis isteği bakımından inceleme yapılması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.4.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.