MAHKEMESİ : HATAY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/10/2013NUMARASI : 2013/34-2013/430 Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin olup, davalı savunma yoluyla temliken tescil isteğinde bulunmuştur. Davacı, 1479 ve 1481 parsel sayılı taşınmazların kayden maliki olduğunu, davalının 1481 parsel sayılı taşınmaza taşkın yapılanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davalı ise, maliki olduğu taşınmaza yıllar önce gerekli ölçümleri yaptırmak suretiyle ağaç deposu olarak kullanılan çekişmeli binayı inşaa ettirdiğini, o zaman ki malikin anılan yapıya muvafakat ettiğini, davacı taşınmazına bir müdahalesi olmadığını, tecavüzün varlığının belirlenmesi halinde yıkım fahiş zarara yol açacağından tecavüzlü kısmın muhik tazminat karşılığı adına tesciline karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza davalının bir müdahalesinin bulunmadığı gerekçesiyle davan??n reddine karar verilmiştir. Çekişme konusu 1479 ve 1481 parsel sayılı taşınmazların kayden davacıya ait olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, anılan taşınmazlara komşu 1482 parselin ise davalı adına kayıtlı olduğu sabittir. Bilindiği üzere; çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının ya da kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum göz önünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkça gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Somut olayda, yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, mahkemece, yapılan uygulamada kadastro paftasının zemine aplike edildiği, elektronik aletle ölçüm yapılmadığı, bilirkişilerce hangi koordinatlar esas alınarak ölçüm yapıldığının raporda gösterilmediği, bu şekilde yapılan tespit sonucunda davacı taşınmazına bir müdahalenin olmadığı saptanarak sonuca gidildiği görülmektedir. Hal böyle olunca; yeniden mahallinde aralarında harita mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan bilirkişinin de yer aldığı üç kişilik uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak, elektronik aletle de ölçüm yapıldıktan sonra bilirkişilerden hangi poligonların esas alındığını açıklayan uygulamayı gösterir, denetime elverişli rapor alınması, çekişmeli taşınmazın konumunun ölçekli krokide belirtilmesi, davalı binasının bu krokideki yerinin gösterilmesi, davalının savunması üzerinde de durularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.4.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.