Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8006 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7112 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: KARS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 15/10/2009NUMARASI: 2009/7-2009/361Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden paydaşı olduğu 681 parsel sayılı taşınmaza ve yola davalı şirketin duvar yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.Davalı şirket, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı şirket vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedildi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden; çekişme konusu 681 parsel sayılı taşınmazda kayden davacının paydaş olduğu, bu taşınmaza komşu 212 parsel sayılı taşınmazın ise kayden davalı şirketin mülkiyetinde bulunduğu, davacının, paydaşı olduğu 681 parsel sayılı taşınmaza, davalı şirketin duvar yapmak suretiyle müdahale ettiğini, ayrıca bu duvar nedeniyle imar yolununda kapandığını ileri sürerek, eldeki davayı açtığı; Mahkemece, keşfe dayalı olarak düzenlenen bilirkişi raporuna göre davalı şirketin, çekişme konusu taşınmaza duvar yapmak suretiyle müdahale ettiğinin belirlendiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.Ne varki, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun, teknik verileri içermediği, tek kişilik bilirkişi tarafından düzenlenen 13.7.2009 tarihli rapor ve krokiden, taraflara ait taşınmazlarla ilgili olarak tevhit, ifraz,cins değişikliği işlemleri sırasında taşınmazlara ait çapların kısmen değiştiği ve çekişmeli bazı bölümlerde çakışmalar meydana geldiği izlenimi uyanmaktadır.Bu durumda, en uygun çözümün, çekişmeli bölümlerin hangi tarafın mülkiyet alanında kaldığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanmasıyla mümkün olacağı açıktır..Bilindiği gibi, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi davalarında, tarafların tüm delilleri toplandıktan, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra, yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirikişi ve tanık sözleriyle kuşkuya yer vermeyecek biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum göz önünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından,bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararalanılarak takometrik aletle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden, uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını, varsa miktarını açıkca gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Bu durumda, Mahkemece, değinilen ilkeler gözetilmeksizin, eksik tahkikatle yetinilerek, hükme elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı olduğu üzere verilen kararı yasal olduğu söylenemez.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, içlerinde kadastro mühendisininde yer alacağı 3 kişilik bilirkişi marifetiyle yerinde yeniden keşif yapılması, çekişmeli bölümün hangi tarafın mülkiyet alanında kaldığının açıklığa kavuşturulması, takometrik aletle ölçüm yaptırılmak suretiyle davacının taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalı şirketin, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.7.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.