Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8004 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7120 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: KARS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 28/01/2010NUMARASI: 2009/363-2010/33Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 1335 parsel sayılı taşınmaza, komşu 1336 nolu parselin sahibi olan davalının oda yapmak ve yoluna ahır yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmazın Hazinenin mülkiyetinde bulunduğunun belirlendiği gerekçesiyle husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 1335 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait bulunduğu, davalı aleyhine, Hazine adına kayıtlı 1336 parsel sayılı taşınmaza yapılandığı, muhtesatın 1335 sayılı parsele ve yola taşırıldığı iddasıyla eldeki davanın açıldığı; her iki taşınmazın tapu sicil kaydında “üzerindeki bina İ.D.'a aittir” şerhinin bulunduğu anlaşılmaktadır.Öncelikle belirtmek gerekir ki, elatmanın önlenmesi davaları fiilen ve haksız biçimde el atan kişiye karşı açılır. Eldeki davada, davacı, davalının muhtesat yapmak suretiyle taşınmazına ve yola tecavüz ettiğini ileri sürmüştür. Bu durumda, davalıya husumet düştüğü duraksanmayacak biçimde açıktır.Diğer yandan, 1336 parsel sayılı taşınmazın dava dışı Hazineye ait olduğu, ayrıca 1335 ve 1336 parsel sayılı taşınmazların tapu sicil kayıtlarında dava dışı kişinin muhtesat sahibi olarak gösterildiği kayden sabittir.Bunun yanında belirtilmelidir ki, davacının, yola el atmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunması genel yararlanma hakının bir sonucudur.Bilindiği gibi, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi davalarında, tarafların tüm delilleri toplandıktan, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra, yapılacak uygulamada çekişmeli yer ileyanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirikişi ve tanık sözleriyle kuşkuya yer vermeyecek biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum göz önünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından,bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararalanılarak takometrik aletle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden, uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını, varsa miktarını açıkca gösteren kroki ve rapor alınmalıdır.Hal böyle olunca, davada yıkımda istendiği gözetilerek 1336 parsel maliki Hazine ile muhtesat şerhi lehtarının davada yer almalarının sağlanması; yerinde yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda keşif yapılması, davacının taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması, yıkımı istenen bölümlerin kadastro paftasında muhtesat şerhine konu yerlerden olup olmadığının, bunun dışında davalının bir yapılanmasının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.