MAHKEMESİ : ÖDEMİŞ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/04/2012NUMARASI : 2009/493-2012/264Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, tapu iptali ve tescil isteminin reddine, elatmanın önlenmesi isteğinen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, tapu iptali ve tescil isteği ile 18.12.2009 tarihinde açılmış, davalı tarafın dava konusu bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi isteği ile 27.05.2009 tarihinde açtığı dava, eldeki dava ile birleştirilerek görülmüş, tapu iptali ve tescil isteminin reddine, elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmiştir.İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden, davacı A..'nin hile hukuksal nedenine dayandığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Borçlar Kanununun 36/l. (818 sayılı Borçlar Kanunu madde 28/1) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince, dava konusu 24 parselde bulunan 1 numaralı bağımsız bölüm tapuda davacı adına kayıtlı iken 08.08.2008 tarihinde dava dışı V..'e satış suretiyle temlik edildiği, V.. tarafından da 23.12.2008 tarihinde davalı (elatmanın önlenmesi davasının davacısı) M..'e yine satış suretiyle satılmış olmasına rağmen halen dava konusu bağımsız bölümde davacı A..'nin oturduğu, ilk el V.. ile davalı M..in arasında alacaklı – borçlu ilişkisinin olduğu tanık beyanları ile sabittir.Ne var ki, mahkemece temlikin resmi işlem ile yapıldığı ve aksinin eş değer belge ile kanıtlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez. Zira hile iddiası her türlü delille kanıtlanabilir.Hal böyle olunca, iptal isteğinin yukarıdaki ilkeler uyarınca incelenmesi, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile iptal isteminin reddine karar verilmiş olması doğru değildir.Davacı A..'nin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.