MAHKEMESİ : TEKİRDAĞ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/05/2005NUMARASI : 2000/253-259Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılar adına kayıtlı .parsel sayılı taşınmazın 40 m2’lik kısmının devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olan kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürüp bu kısmın tapu kaydının iptalini istemiştir.Davalılar, yeni kıyı kenar çizgisinin belirlenmesinin beklenmesini istemişlerdir.Mahkemece, çekişme konusu parselin 21.90 m2’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının keşfen saptandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacı ve davalılar vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. KARARDava; 3621 sayılı yasadan kaynaklanan taşınmazın tapunun iptali ile sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda, " 1063 A harfi ile gösterilen 21.90 m2 kısmının iptali ile tescil harici bırakılmasına, bu kısımdan elatmanın önlenmesine, muhtesatın yıkımına" değinildiği halde, gerekçeli kararda, " 1063 parselin A harfi ile gösterilen 21.90 m2 lik kısmının tapusunun iptali ile tescil harici bırakılmasına" denilmek, elatmanın önlenmesi ve yıkım konusunda bir hüküm kurulmamak suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.7.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.