MAHKEMESİ: GELİBOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 23/12/2009NUMARASI: 2009/241-2009/345Taraflar arasında görülen davada; Davacı, maliki olduğu 2 sayılı parsele davalının ruhsatsız bina yaptığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesini ve binanın yıkımını istemiştir. Davalı, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, haksız elatmanın keşfen saptandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; özellikle noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden, paylı mülkiyet üzere kayıtlı 138 ada 2 parsel sayılı taşınmazın davacı dışındaki paydaşlarından A.K.nın davalının annesi olduğu ve 1993 yılında öldüğü, böylece mirasçılarından olan davalının da davadan önce taşınmazda paydaş sıfatını kazandığı, bunun sonucu olarak da eldeki davanın paydaşın paydaş aleyhine açtığı el atmanın önlenmesi davası niteliğini taşıdığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyoekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere yönelen aşırı akım ve nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle oluşan hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler kurulduğu bir gerçektir. M.K.'nun 706, B.K.'nun 213, T.K.'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu kullanım biçimini benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında M.K.'nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pekçok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. Bu durumda, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Hal böyle olunca, taşınmazda paydaş olan taraflar arasındaki uyuşmazlığın yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerçekleştirilecek soruşturma sonucuna göre çözümlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.