MAHKEMESİ: DİYARBAKIR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 26/05/2009NUMARASI: 1996/37-2009/293Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı Hazine, davalılar adına kayıtlı 104 ve 105 sayılı parsellere uygulanan dayanak vergi kaydının taşınmazları kapsamadığını, kaldı ki miktarıyla geçerli bulunduğunu ileri sürerek, tapu iptali-tescil istemiştir.Davalılar, vergi ve tapu kayıtlarıyla davaya karşı koymuşlar ve davanın reddini savunmuşlardır.Davanın kısmen kabulüne ilişkin mahkeme kararı Dairece, araştırma ve uygulama eksikliğinden bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak tamamlanan soruşturma sonunda taşınmazların vergi kaydı sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava ve birleştirilen dava, tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, asıl davaya konu 104 parsel (570625 m2. susuz tarla) ve birleştirilen davaya konu 105 parsel(190500 m2. susuz tarla) sayılı taşınmazların 1976 yılındaki kadastro tespitinde 50 dönüm miktarlı 1937 tarih, 28 no'lu vergi kaydına ve zilyetliğe dayalı olarak davalılar adlarına tespit ve 10.4.1979'da tescil edildikleri anlaşılmaktadır.Davacı-birleştirilen davanın davacısı Hazine, 104 ve 105 sayılı parsellere uygulanan vergi kaydının taşınmazları kapsamadığını, kaldı ki miktarıyla geçerli olduğunu ileri sürerek tapu iptali-tescil isteğinde bulunmuştur..Mahkemenin kısmen kabule ilişkin ilk kararı, Dairece araştırma ve uygulama yetersizliğinden bozulmuş, bozmaya uyularak tamamlanan soruşturma sonunda bu kez davaların reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere, Yargıtay bozma ilamına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak doğacağı kuşkusuzdur.Ne varki, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen, bozma gereklerinin eksiksiz biçimde yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Somut olayda, çekişmeli taşınmazlara komşu olan 72, 75, 76, 77 ve 108 sayılı parsellerin kadastro tespitlerinin tevzi tapularına dayanılarak yapıldığı; diğer taraftan, çekişmeli taşınmazların dayanak vergi kaydının aynı zamanda 106, 107, 181, 182, 183, 304 ve 312 sayılı parsellere de uygulandığı gerek yargılama sürecinde gerekse noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerle sabit bulunduğu halde, keşif sırasındaki uygulamalarda bu hususlar üzerinde durulmamıştır.Hal böyle olunca, yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler aracılığı ile mahallinde yeniden keşif yapılması, uygulama sırasında dayanak vergi kaydının 106, 107, 181, 182, 183, 304 ve 312 sayılı parsellere de uygulandığı gözetilerek kayıttaki sınırlar hakkında yerel bilirkişilerden açıklayıcı, doyurucu bilgiler alınıp bu sınırların arazi üzerinde tespit edilmesi ve bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması; bunun yanında, çekişmeli taşınmazlara komşu 72, 75, 76, 77 ve 108 sayılı parsellerin dayanak kayıtlarının da ilk tesislerinden itibaren getirtilerek aynı şekilde uygulanması ve böylece yerel bilirkişiler ile tanık sözlerinin denetlenmesi; öte yandan, dayanak vergi kaydının sınırları değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun içerikte ve uygulamayı tam olarak yansıtan infaza elverişli rapor ve kroki alınması; ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve uygulama ile yetinilmesi doğru değildir. Kabul tarzı itibarı ile de, vergi kaydının üç sınırı itibarı ile taşınmazlara ait olduğu ve dördüncü sınır yönünden açık kaldığı buna rağmen kaydın sabit sınırlı olarak kabul edilmesinin de isabetli olduğu söylenemez.Davacı-birleştirilen davacı Hazine'nin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07.7.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.