MAHKEMESİ : ERCİŞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/03/2013NUMARASI : 2009/185-2013/335 Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım, eski hale getirme davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve eski hale getirme isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava tarih itibariyle çekişme konusu 159 ve 160 parsel sayılı taşınmazların davacılar ve dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzerine kayıtlı olduğu, davalının her iki taşınmaza da haklı ve geçerli bir neden olmaksızın ev yapmak, yol yapmak ve ağaç dikmek suretiyle müdahale ettiği anlaşılmaktadır. Ne var ki temyiz dilekçesine ekli belgelerden davalının yargılama aşamasında her iki taşınmazda da pay satın alarak paydaş duruma geldiği görülmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki, davalının çekişme konusu taşınmazlarda kayda dayalı mülkiyet hakkının bulunduğunun anlaşılması, başka bir deyişle yargılama sırasında taşınmazda paydaş hale gelmesi durumunda, taraflar arasındaki ihtilafın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözülmesi gerektiği açıktır. Bilindiği üzere paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda; yargılama aşamasında davalının paydaş duruma geldiği mahkemeye bildirilmediğinden davalının 3.kişi olduğu kabul edilerek sonuca gidilmiştir. Hal böyle olunca; yerinde yeniden keşif yapılarak yukardaki ilkeler uyarınca inceleme yapılması ve hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi için hüküm bozulmalıdır. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.