MAHKEMESİ : ÇUBUK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/06/2009NUMARASI : 2007/536-2009/349Taraflar arasında görülen davada;Davacı, emlak işi ile iştigal eden davalı Y. T. aracılığıyla diğer davalı S. Ş.’e ait olduğu söylenen 91 ada, 324 parselde yer alan 1 nolu bağımsız bölümün 32.000,00 TL bedelle alım-satımına ilişkin sözleşme yaptıklarını, 9.000,00.-TL kaparo verdiğini, bakiyenin tapunun devri sırasında ödenmesinin kararlaştırıldığını, tapuda devir almak üzere buluştukları gün taşınmaz üzerinde haciz olduğu, devir yapılamayacağı söylenerek aynı nitelikte olduğu vaad edilen ve devir öncesi gösterilmeyen 2816 ada, 5 parseldeki 1 nolu bölümün adına tescil edildiğini, Tapu Sicil Müdürlüğünde evrakların S.Ş. tarafından hazırlatıldığını, okuma yazma bilmediğini, resmi senetteki “okudum şerhinin” kendisine ait olmadığını, taşınmazın bayiini görmediğini, adına tescil edilen dairenin niteliklerinin, daha önce kendisine gösterilenden çok farklı olduğunu, taşınmaz niteliğinde esaslı hataya düşürüldüğünü, yapı kullanma izninin dahi olmadığını ileri sürerek sözleşmenin iptali, bayii adına tescili, 32.000,00.-TL ‘nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar S. Ş. ve Y. T., davacının taşınmazın niteliklerini bilerek aldığını, tapu memuru önünde satışa konu taşınmazın niteliklerinin açıkça okunup, imza alındığını, resmi şekil şartlarına uygun sözleşme yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı H.A., taşınmazını emlakçılar aracılığıyla sattığını, satın alan kişiyi görmediğini, 24.000.-TL bedelle satmaları konusunda anlaştıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; davalı H. A.aleyhine açılan davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki bedel davasının kısmen kabulüne, komisyon ücreti olan 8.000,00.-TL ‘nin davalılar S. Ş. ve Y. T.’ten tahsiline karar verilmiştir.Karar, davacı ve davalılardan S.Ş., Y.T.tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava; davalılar S. ve Y. tarafından hata hileye düşürülmek suretiyle diğer davalı H. adına kayıtlı olan, tescilden sonra “depo niteliğinde” olduğunu öğrendiği, dava konusu 1 nolu bağımsız bölümü, 32.000.-TL. bedel karşılığında davacı tarafça satın alınmasını sağlandığını ileri sürerek anılan bağımsız bölümün eski malik adına tescili, 32.000.-TL. bedelin müştereken ve mütessilen davalılardan tahsili isteği ile açılmıştır.Mahkemece; iptal ve tescil isteğinin reddine, 8.000,00.-TL. bedelin davalılar S. veY.’dan tahsiline karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; emlak işi ile iştigal eden Y. T.’le, S. Ş.’e ait olduğu söylenen 91 ada, 324 parselde yer alan bağımsız bölümün alım- satımına ilişkin sözleşme yaptıkları, anılan sözleşmede Y.T.'ün komisyoncu, S. Ş.'in ise satıcı sıfatı ile yer aldığı, kaparo olarak 9.500,00 TL. ödediği ve 22.500,00 TL’nin tapuda devir yapılınca ödeneceği konusunda anlaştıkları, 25/09/2006 tarihli senet düzenledikleri, ancak tapuda devir yapılacağı aşamada, satın almak istediği taşınmazın “M. B.” adına kayıtlı olduğu, üzerinde 60.000,00 TL değerinde ipotek olduğundan evi satmak istemediğinin ilettiğini” söyleyerek 2816 ada, 5 parsel sayılı taşınmazdaki daireyi önerdikleri; bu dairenin iskan izninin olmadığı, balkonsuz, bağımlı salon, 92 m², alanlı, kanalizasyon bağlantısının sonradan tahliye motoru ile sağlandığı, konut olarak kullanılmaya elverişli olmayan depo niteliğindeki yerin devredildiğinin devirden sonra öğrenildiği; Tapu Sicil Müdürlüğünde davalılar S.Ş. ve Y. T. tarafından daha önce hazırlatılan evrakların imzalandığı, okuma yazmasının olmadığını ifade etmesi karşısında “karalayı ver ” dedikleri; nitekim imzanın “karakteristik özellik” taşımadığı; “okudum şerhinin ”yazıldığnın tanık sıfatı ile dinlenen davacının eşi M. Y. beyanı ile sabit olduğu; satıcı ile bir araya gelmedikleri, satıcının depoyu 24.000,00 TL’ye satmak istediği, daha fazlaya satılması halinde üstünün kalması konusunda diğer davalılarla anlaştığı, satış bedelini 24.000,00 TL olarak Y. T.’ten tahsil edildiği bu bilginin satıcı- davalı H.A.tarafından da doğrulandığı, davacının temellük tarihinden hemen sonra Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğu ve 2006/2870 Esas,2007/2000 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği bu karar üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Borçlar Kanunun 28/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Diğer taraftan, hileyi genellikle taraflardan biri yapar bu takdirde taraf hilesi söz konusu olur. 3. kişi genel anlamı ile hukuki işlemin veya sözleşmenin tarafı ya da ardılı olmayan kişi olup Borçlar Kanunu’nun 28/2. fıkrasının birinci cümlesinde “3. bir şahsın hilesi ile düçar olan tarafın yaptığı akit ilzam ifade eder”” denilmekte ise de takip eden cümlede akdin diğer tarafı (somut olayda eski kayıt maliki satıcı davalı) bu hileye vakfı bulunan veya vakıf olması lazım gelirse o akit ilzam olmaz” hükmünü öngörmektedir. Yani hileden yararlanan taraf olayı bilen ya da bilmesi gereken konumda ise ona karşı da hile nedeniyle iptal iddiası dinlenebilir. Eldeki davada özellikle davalı H..’ın diğer davalılara “Siz bu depoyu 24.000 TL. satılmasını sağlayın üstü sizin olsun ” biçimindeki beyanı ve olayın oluş şekli davacıya daha önce istediği vasıfta bir daire gösterilerek kendisine isteğine uygun daire satıldığı biçiminde hileli hareket ve sözlerle güven yaratıldığı, davalı H..’ın da bu durumdan ve bu durumdan kaynaklanan fırsatlardan yararlanma tavrını benimsediği gözetildiğinde davalı H..’ın TMK’nun 2. maddesi anlamında dürüstlük kurallarına uygun hareket etmediği, olayı bilen ve bilmesi gereken konumuna olduğu böylece hile olgusuna kendisini de katıldığı kabul edilmelidir. Hal böyle olunca; tapu iptali ve eski kayıt maliki H. A. adına tesciline ve 32.000.-TL. bedelin birlikte hareket eden davalılardan müteselsilen tahsile karar verilmesi gerekirken anılan isteklerdin reddi doğru değildir.Kabule göre de, istek olmadığı halde davacı tarafından ödendiği kabul edilen miktarlardan H.’a ödendiği anlaşılan bedelin mahsubu ile aradaki 8.000,00 TL. farkın davacıya ödenmesine karar verilmesi isabetsizdir.Davalılardan Y.ve S.’ın temyiz itirazları yerinde değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.