Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7862 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 6777 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: ÇORLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 08/05/2007NUMARASI: 2006/175-167Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları Hayriye Ertuğan’ın maliki olduğu ..parsel sayılı taşınmazının 156 m2'lik kısmını ifraz ettirerek .. parsel numarası ile davalı oğluna devrettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek ..parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tesciline ya da tenkise karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, yapılan satış işleminin gerçek olup üzerine kendisi tarafından ..katlı bina yaptırdığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, miras bırakanın mal kaçırma amaçlı değil paylaştırma kastı ile hareket ettiği, mahfuz hissenin ihlal edilmediği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi .. ..raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi.Duruşma isteği değerden reddedildi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ya da tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, denkleştirme olgusu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur. O halde, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve begeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın miras bırakan tarafından 09.03.1979 tarihinde davalıya kayden temlik edildiği, resmi akitteki değeri ile o tarihteki gerçek satış değeri arasında aşırı oransızlık bulunduğu, davalının alım gücü bulunmadığı, davacılar murisin kız evlatları olup davalı oğlunu kız evlatlarına tercih ettiği, özellikle miras bırakanın sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırmanın yapıldığı kayden saptanamadığı, bu durumda denkleştirme olgusunun varlığından söz edilemeyeceği, tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın dava konusu taşınmazı kızları olan davacılardan mal kaçırmak amacıyla davalıya muvazaalı ve bedelsiz olarak temlik ettiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.07.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.