MAHKEMESİ: KOCAELİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 17/12/2009NUMARASI: 2008/309-2009/419Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları M.'nın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla 2090 ada 9 ve 40 parsel sayılı taşınmazlarını davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin gerçek satış olmadığını ileri sürüp, muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptaline karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, dava konusu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını, üzerine bina yaptığını, bina değerinin arsa değerinden fazla olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalıya temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi ’ın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali isteğine ilişikindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Hemen belirtmek gerekir ki; açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlanmaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi- genel ilke ile bağdaşmaz. Ne varki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtay'ın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteğinin tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek, davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur. (YHGK 11.11.1983 tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı)Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler gözetilerek, davacıya tescil davası açması için önel verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, ondan sonra işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile ve tescil isteği olmadığı halde istek aşılmak suretiyle yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.7.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.