Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7814 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 5906 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : DİKİLİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/10/2009NUMARASI : 2008/359-2009/264Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakan M.'in mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla 302 ada 18 parsel sayılı taşınmazın ½ payını eşi A. T.a satış suretiyle temlik ettiğini, muris A.’nin de taşınmazda bina yapıldıktan sonra 4 nolu bağımsız bölümü oğlu İ. T.’a, onun da davalıya yine satış suretiyle aktardığını, işlemlerin gerçek satış olmadığını ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, dava konusu taşınmazdaki binayı eşi İ.'in yaptığını imalat bedeline karşılık olarak çekişmeli bağımsız bölümün verildiğini, iddiaların doğru olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakanın çekişme konusu 18 parsel sayılı taş??nmazdaki 4 nolu meskenin intifa hakkını uhdesinde bırakarak çıplak mülkiyetini 14.01.1998 tarihli akitle eşi A.T.’a, A.'nin 04.04.1997 tarihli akitle oğlu İ. T.’a, İ.'in de intifa hakkı muris M.T.'a ait olarak çıplak mülkiyetini eşi davalıya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve ayd??nlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; miras bırakanın diğer çocukları ile bir ihtilafı, dargınlığı olmadığı, mal satmaya ihtiyacının da bulunmadığı, ancak taşınmazda kadastro suretiyle 2/4 paya sahip olan davalının eşi İ.’in taşınmaz üzerindeki binayı yaptırdığı ,bu harcamaların karşılığı olarak da çekişmeli bölümün İ.’e verildiği, dolayısıyla maddi vakıalar yukardaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanların mal kaçırma amacını taşımadıkları sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle, HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 1.7.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.