Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7811 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 7202 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 11/05/2010NUMARASI: 2009/118-2010/140Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 140 ada 10 parsel sayılı taşınmazın ¾ pay sahibi A.oğlu B.ile ¼ pay sahibi Ö. kızı H.’nin sağ mı ölü mü oldukları bilinemediği için 1997 yılında Tekirdağ Defterdarının kayyım tayin edildiğini, kayyımla idare süresinin 10 yılı aştığını ileri sürüp Türk Medeni Yasasının 588. maddesi gereğince adı geçenlerin gaipliğine, tapu kaydının iptali ile anılan kişilere ait payların hazine adına tescili isteğiyle hasımsız olarak eldeki davayı açmıştır.Mahkemece, çekişme konusu taşınmaz malikleri yönünden 1997 yılında kayyım tayinine hükmedilse de kararın kesinleşmediği, kayyımla resmen idarenin 2003 yılında başladığı, 10 yıllık yasal sürenin dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, gaiplik kararı verilmesi, tapu iptali ile hazine adına tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 10 parsel sayılı taşınmazın ¾ pay sahibi A.oğlu B.ile ¼ pay sahibi Ö. kızı H.’nin tüm araştırmalara rağmen bulunamadığı ve Tekirdağ Defterdarı’nın Tekirdağ Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.12.1997 tarih, 1997/1132 esas, 1997/1204 karar sayılı ilamı ile kayyım olarak atandığı, kayyımla idare süresinin dolduğu ileri sürülerek gaiplik kararıyla birlikte hazine adına tesciline karar verilmesi isteğiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Gerçekten de, dava konusu 10 parsel sayılı taşınmaz için Tekirdağ Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.12.1997 tarih, 1997/1132 esas, 1997/1204 karar sayılı ilamı ile Tekirdağ defterdarının kayyım olarak atandığı, taşınmaz kaydına kayyım atanma şerhinin ise 16.04.2003 tarihinde işlendiği görülmektedir.Bilindiği üzere; 3561 sayılı yasanın 2. maddesinin 1. fıkrası ile “Bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya miras açıldığında sağ olup olmadığı kanıtlanamıyan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamı, bu kimselerin malları üzerinde hazinenin hak ve menfaatinin bulunup bulunmadığını mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması halinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder”. Ayrıca, aynı yasanın 2. maddesinin 2. fıkrasının ilk cümlesinde de, “ Mallar üzerindeki yönetim görevi sona erinceye kadar, yönetim kayyımı tayin edilen en büyük mal memuru yerine vekalet eden veya atanan kimse de bir karara gerek kalmadan o makama tayin edilmiş sayılır” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Yasada fiilen taşınmazların yönetimine başlanılması tarihi öngörülmemiştir. Bu durumda,dava konusu taşınmazın re’sen yönetilmeye başlandığı tarihin kayyımlık kararının tapu kaydına şerh verildiği 16.04.2003 tarihi olduğunun kabulü ile 10 yıllık sürenin dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez. Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle, HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 1.7.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.