Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7809 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6291 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ÇEŞME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/12/2013NUMARASI : 2011/344-2013/640Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi 'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.Davacılar, kayden paydaşı oldukları 6492 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tamamının davalı Zeynep tarafından kullanıldığını, taşınmazdan yararlanamadıklarını, 3.9.2010 tarihinde keşide ettikleri ihtarnameye davalıların yanıt vermediklerini ve ortaklığın giderilmesi davası açıldığını ileri sürerek dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre için 65.000,00-TL. ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, intifadan men koşulunun gerçekleşmediğini, davalı Zeynep'in dava konusu taşınmaz üzerindeki binada bulunan 3 daireden sadece birini kullandığını, diğer daireleri davacıların kullanmalarına engel olmadıklarını, davalı Özay'ın taşınmazı kullanmadığı gibi gelir de elde etmediğini, bakım ve onarım giderlerinin ecrimisil bedelinden mahsup edilmesi gerektiğini bildirip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişmeli taşınmazın tamamının davalı Zeynep tarafından kullanıldığı, diğer davalının da buna muvafakat ettiği, taraflar arasında görülen ortaklığın giderilmesi davaları ile intifadan men koşulunun gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, dava konusu 6492 ada 2 parsel sayılı taşınmazda davacılar ile davalı Özay'ın paylı mülkiyet üzere malik oldukları, davalı Özay'a ait 1/2 payın öncesinde davalı Huriye Zeynep'e ait iken 14.6.2007 tarihinde bu davalıya satıldığı, mahkemece yapılan keşifte taşınmazda bulunan villa tarzı bina ile bahçesinin davalı Zeynep tarafından kullanıldığının tespit edildiği, M.. Ü.., A.. Ü.. ve Ferda aleyhine, davalı Zeynep tarafından Çeşme Sulh Hukuk Mahkemesinin 2001/198 Esasında açılan ortaklığın giderilmesi davasında, dava konusu 6492 ada 2 parsel sayılı taşınmazın taraflarca tasarruf edilememesi sebebiyle ortaklığın giderilmesinin istenildiği, davalıların; babaları Ethem ile davacı Zeynep arasında düzenlenen 2.8.1997 tarihli protokol gereğince dava konusu taşınmaza ilişkin olarak ortaklığın giderilmesi davası açılmayacağının kararlaştırıldığını bildirerek davanın reddini savundukları, mahkemece 2.8.1997 tarihli protokolün tarafları 10 yıl süre ile bağladığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın derecattan geçip kesinleştiği, davacılar Alex ve Mehmet tarafından 14.5.2010 tarihinde davalı Özay aleyhine dava konusu taşınmaza ilişkin olarak ortaklığın giderilmesi davası açıldığı, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve kararın 5.4.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, dava konusu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz. Bu nedenle, davaya konu taşınmaz yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı) Öte yandan, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporunun, somut bilgi ve belgeye dayanması, tarafların ve hakimin denetimine açık olması, değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve HMK'nin 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir. Bu nedenle, eğer arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.Somut olaya gelince; mahkemece, davalı Zeynep'in ecrimisil istenilen sürede tek başına çekişmeli taşınmazın tamamını kullandığı belirlenmiş ise de, bu davalının payını devrettiği 14.6.2007 tarihine kadar intifadan men edildiği kanıtlanamamıştır. 14.6.2007 tarihinden sonra ise davalı Zeynep davalı Özay'ın muvafakati ile taşınmazı kullandığını bildirmiştir. Ayrıca, davalı Zeynep tarafından açılan 2001/198 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davası davalıların (eldeki dosyanın davacılarının) savunmaları doğrultusunda reddedilmiş, bu dosya kapsamında davalılarca taşınmazın Zeynep tarafından kullanıldığı ve bu kullanıma rızaları bulunmadığı iddia edilmemiştir. 2010/200 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davası ise davalı Özay aleyhine 14.5.2010 tarihinde açılmış, 19.7.2011 tarihinde de eldeki dava açılmıştır. Tanık beyanlarına göre, söz konusu dönemde davacıların taşınmazdan yararlanma isteklerini davalılara ilettikleri hususu ispat edilememiştir. Bu durumda, Çeşme Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/200 E-2011/65 K sayılı ortaklığın giderilmesi davasının dava dilekçesinin davalı Özay'a tebliğ edildiği tarihten önce intifadan men koşulunun gerçekleştiği söylenemeyeceğinden bu tarihe kadar ecrimisil istenemeyeceği kuşkusuzdur. Ayrıca, davalı Zeynep'in taşınmazı kullanması nedeniyle davalı Özay'ın sorumluluktan kurtulamayacağı da açıktır.Diğer taraftan bilirkişi raporunun hükme elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı da bulunmamaktadır.Hâl böyle olunca, Çeşme Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen 2010/200 E-2011/65 K sayılı davanın dava dilekçesinin davalı Özay'a tebliğ edildiği tarihten eldeki davanın dava tarihine kadar yukarıda değinilen ilkeler uyarınca davacıların payı oranında belirlenecek ecrimisilin davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verilmesi doğru değildir.Davalılar vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.