Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7762 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 6366 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : İZMİR 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/03/2011NUMARASI : 2008/415-2011/84Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 10. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 23.3.2011 gün ve 2008/415 esas 2011/84 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 31.10.2011 gün ve 9573-11082 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, özellikle noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden; 758 ada 120 sayılı davalının paydaşı bulunduğu kadastral parsel ile aynı ada 121 parsel sayılı davacının bayii A. ile davalının paydaş oldukları taşınmazların 25.03.1988 tarihinde imar uygulamasına tabi tutuldukları ve 120 sayılı parselin 38806 ada 4 sayılı imar parseli olarak davalı adına müstakilen, 121 sayılı parselin de, 38806 ada 30 sayılı imar parseli olarak davacının bayii ile davalı adlarına paylı mülkiyet üzere tescil edildikleri; bilahare Buca Belediyesi’nin 26.07.1990 tarih ve 1990/938 sayılı “38806 ada 4 ve 30 sayılı parsellerin 3194 Sayılı Yasanın 15 ve 16. maddeleri gereğince tevhit ve ifrazına” dair Encümen kararı uyarınca 4 ve 30 sayılı parsellerin 10.12.1990 tarihinde tevhidi ile 33 sayılı parselin oluştuğu, aynı gün 33 sayılı parselin ifrazıyla da 38806 ada 34 ve 35 sayılı parseller oluşturularak davacının bayii ile davalı adlarına tescilden sonra taksim suretiyle 34 parsel sayılı taşınmazın davacının bayii adına, 35 sayılı parselin ise davalı adına kaydedildikleri, bilahare 34 sayılı parsel, el değişiklikleri görerek davacının 06.09.2004 tarihinde satış suretiyle malik haline geldiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki, dava konusu 34 parsel sayılı taşınmaz ile komşusu 35 sayılı parsel, imar uygulaması sonucu oluşan parseller olmayıp, imar uygulamasından sonra imar parsellerinin birleştirilip, ayrılmasından oluşmuşlardır. Öyle ise, somut olayda ileri sürülen balkon taşkınlığına ilişkin elatmanın, 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesinde öngörülen imar uygulaması sonucu oluştuğu söylenemez. Dairenin aksi yöndeki bozma kararı maddi hataya dayalıdır. Ne var ki, dosya kapsamı itibariyle, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin ve alınan bilirkişi heyeti rapor ve krokisinin hükme yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Zira, rapor eki krokinin gerek yukarıda açıklandığı üzere tevhit ve ifraza ilişkin olarak düzenlenen krokiler gerekse dosyada mevcut çekişmeli taşınmazın çap krokisiyle uyumsuz olduğu görülmektedir.O halde, yerinde yeniden harita ve kadastro mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişilerle keşif yapılarak, bilirkişilere takeometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılması ve bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, önceden alınan rapor ile farklı yönler tespit edilirse çelişkiyi gideren, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını, varsa miktarını açıkça gösteren kroki ve rapor alınması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yerel mahkemece noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Hal böyle olunca; anılan hususlar karar düzeltme isteği üzerine yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin 1086 Sayılı HUMK.nun 440. maddesi uyarınca kabulü ile, Dairenin 31.10.2011 tarih ve 9573-11082 sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına, Yerel Mahkemenin 23.03.2011 tarih ve 2008/415 esas, 2011/84 sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenden ötürü (6100 Sayılı HMK.nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.6.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.